Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Apo ve PKK Gönderileri

Apo ve PKK kitaplarını, Apo ve PKK sözleri ve alıntılarını, Apo ve PKK yazarlarını, Apo ve PKK yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yahudileri Holocaust, Ermenileri Genocide Söylemleri Birleştirdi
TİP'in Doğu mitingleri, bölgenin ekonomik gerilikten kurtarılması ile sınırlıydı. Herhangi bir şekilde "Kürtçülük, Kürt Milliyetçiliği" işlendi. Ancak birçok Kürt grup TİP'in şemsiyesi altına girip faaliyetlerini sürdürürken, sol ile Kürtçüleri birbirinden ayırmak olanaksızlaşmıştı. Ancak bu durum da, güvenlik kuvvetlerinin gözünde
Sayfa 71 - 4. baskı - Kasım 1992
Kürt Realitesini Tanımakla Başlayıp Kürt Meselesi Yoktur'a Varan Siyasî Hava
Demirel, hükümet olduğu 1991'in son aylarındaki tutumunu değiştirmiş ve sertleşmişti. Başbakan için tek çıkış yolu vardı. O da, önce terörün dibinin temizlenmesi, ardından reformların düşünülmesi. "PKK'yı yok etmeden harekete geçersek ödün verdiğimizi sanırlar ve sonunu getiremeyiz" dedi. Yani olay tümüyle askere ihale edildi. Eskiden olduğu gibi, öncelik silaha verildi. PKK terörü ile Kürt sorunu birbirinden ayrılmadı. Eğer bu sorun çözülecekse ancak parlamento çerçevesinde ve demokrasi içinde olabileceği unutuldu. HEP'liler susturuldu, dövüldü. Böylece belki de son derece önemli bir fırsat kaçırılmış oldu...
Sayfa 280 - 4. baskı - Kasım 1992
Reklam
Askeriye'nin Kürt Sorununa Bakışı Asla Değişmedi
Özellikle eğitim konusunda büyük hata yapıldı. Hiç unutmam Fevzi Çakmak "Ne okulu" demiş, "Biz cahiliyle başa çıkamıyoruz, okumuşuyla hiç halleşemeyiz." Zaten Türkiye'nin genelinde eğitim zayıftı, bu bölgeye hiç gelmedi. Devletin söylenmeyen politikası "zenginleşmesinler, okumasınlar" şeklindeydi. Örneğin askerde yüksek rütbelere pek çıkarılmazlar, devlet dairelerinde belirli bir düzeyin üstüne kattiyen ulaşamazlardı. Zira devlet korkardı. ..., genç Cumhuriyeti tehlikeye atmaları herkesi korkutmuştu.
Sayfa 62 - 4. baskı - Kasım 1992
Güya Özal Kürt Realitesini İlk Kez Tanımıştı
Abdullah Öcalan ile Bekaa vadisindeki görüşmemizden sonra başıma o kadar büyük sorunlar çıkmıştı ki, kendi kendime "bir daha bu konuya değinmeyeceğim" diye söz vermiştim. Gazetecilik yapmak için yola çıkmış ve az daha Devlet Güvenlik Mahkemelerinde 15 yıl hapis yeme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştım. Mahkemeye verilmem beni çok sarstı. İnançlarımı kaybettim. İlk hücum da Başbakan Turgut Özal'dan çıkmıştı. ... Başbakanın uçağı Ankara'ya varmadan DGM başsavcısı Demiral'ın masasına ulaşınca, yeşil ışık anlamında bütün mekanizmaları harekete geçirmeye yetmiş tabii. Ardından MİLLİYET'in toplatılması, gazeteye baskın yapılıp geri kalan nüshaların durdurulması ve benim de, gazete yazıişleri müdürüyle mahkemeye verilmemiz. O günleri hiç unutmam. Ankara'daki bütün resmi kapılar kapanıvermişti. Eksiden "canım kardeşim" diyerek beni karşılayan nice bürokrat telefonlarıma yanıt vermez olmuştu.
Sayfa 235 - 4. baskı - Kasım 1992
Bu Düşünceler 1924 Sonrası Bu Bile Tamamen Rafa Kalktı
Atatürk'ün şu sözleri, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin bu konuya verdiği önemi ve gösterdiği duyarlığın en ilginç simgesidir.** " ... Kürt sorunu Türkler'in çıkarları için kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt unsurları öylesine yerleşmişlerdir ki, pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybederek ve Türkler' in içine girerek öyle bir sınır oluşturmuşlardır ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye'yi mahvetmek gerekir. Örneğin Erzurum'a giden, Erzincan'a, Sivas'a giden, Harput'a kadar giden bir sınır aramak gerekir. Hatta Konya çöllerindeki Kürtler'i de göz önünde tutmak gerekir... Bu nedenle başlı başına bir Kürtlük düşünmekten çok, anayasamız gereğince zaten bir çeşit yerel özerklik oluşacaktır. O halde hangi bölgenin halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak yöneteceklerdir." ** Atatürk'ün 16-17 Ocak 1923'ıe, İzmit'te gazetecilerle yaptığı konuşmasından. Ahmet Emin Yalman'ın sorusuna verdiği yanıttır.
Sayfa 53 - 4. baskı - Kasım 1992
88 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.