İsmail yatağından kalktı, sofraya baktı, yüzünü ekşitip ne varsa silip süpürdü. İnsan da öyledir sonuçta, ağaçtaki meyveye bakar da meyveyi yapana bakmaz. İsmail de Emine'ye bakmadı. Gömlek ütülü mü ona baktı, sofra hazır mı ona baktı, bir Emine'ye bakmadı.
Arife hiçbir şey demeden usulca çıktı dışarı, sadece Arife gitmedi o evden, melekler de gitti, rızık da gitti, helal ekmek de gitti. Zalim şeytan, âdemlerin el emeğine düşman değil miydi, yedi bitirdi garibanın helâl lokmasını.
Arife'nin hayalleri çöllerden Kabe'ye ulaştı, önüne dönüp ekmeğinden bir ısırık aldı, ayağının ucundaki karıncalara baktı, ekmeğinden minik parçalar alıp karıncalara ufaladı. Benim çok var, siz de rızıklanın, dedem "Çok paylaşırsan çok olur," derdi.