Hayattaki her ayrılık gizlenebilen,ama asla iyileşmeyen bir yara halini alır;son ayrılış ise en büyük yaradır çünkü yeniden uzlaşma için beslenen umutları ebediyen söndürür.
Bilimin verdiği ayrıcalıklar ve yaptığı sahte iltifatlarla kafaları karışmış bir halde kendilerini toplumsal failler değil de mesafeli gözlemciler olarak düşünüyorlardı.
"Kapitalizm aileye herhangi bir güçlük yaratmamıştır. Sınıflı toplum tarihinin tamamı zaten -çok çeşitli biçimleriyle ilkel kültürlerdeki toplumsal örgütlenmenin bütününü temsil eden- aile ile otorite ve toplumsal düzenlemelerin yüksek bir biçimini ortaya koyan devlet arasında sürekli bir mücadeleyi içerir. Devletler daima ailenin sömürgeleştirilmesi ve feda edilmesiyle büyümüştür. Ancak bütün bunlara rağmen, ailenin sorunlarının hepsi kapitalizmden kaynaklanmaz, yeni bir çelişki düzeni ortaya çıkmış ve modern çağ bireyliğine damgasını vurmuştur."
Arzusunun etrafında kendini boş bir tulum gibi hisseden kişi görece umursamaz bir biçimde nesneleri arar ve onları tüketir.
(..)
Sonunda mutlaka örnek bir tüketici haline gelir.