Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Risale-i Nur Külliyatından/ Büyük Boy - Cilt (Keten) Bezi

Asâ-yı Mûsa (Büyük boy)

Bediüzzaman Said Nursî

En Eski Asâ-yı Mûsa (Büyük boy) Sözleri ve Alıntıları

En Eski Asâ-yı Mûsa (Büyük boy) sözleri ve alıntılarını, en eski Asâ-yı Mûsa (Büyük boy) kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sekizinci meselenin bir hülâsası
..Ve validem öldü, fakat Rahmeti İlahiyeye gitti, yine beni cennette kucağına alıp sevecek ve ben de o şefkatli anneciğimi göreceğim...
Sayfa 42 - Rnk
Eğer gözün varsa, insanın sîmasına bak, gör ki; zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar, belki ebede kadar, bu küçük sîmada, a'zâ-yı esasîde ittifak ile beraber, herbir sîma, umum sîmalara nisbeten, herbirisine karşı birer alâmet-i farikası(ayıt edici özelliği) var olduğu kat'iyyen sabittir. Bunun için herbir sîma, ayrı bir kitabdır.
Reklam
Evet Cenab-ı Hak senin ibadetine, belki hiçbir şeye muhtaç değil. Fakat sen ibadete muhtaçsın, manen hastasın. İbadet ise, manevî yaralarına tiryaklar hükmünde olduğunu çok risalelerde isbat etmişiz. Acaba bir hasta, o hastalık hakkında, şefkatli bir hekimin ona nâfi' ilâçları içirmek hususunda ettiği ısrara mukabil, hekime dese: "Senin ne ihtiyacın var, bana böyle ısrar ediyorsun?" Ne kadar manasız olduğunu anlarsın.
İbadeti terkeden, mevcudatın ibadetini görmez ve göremez, belki de inkâr eder. O vakit ibadet ve tesbih noktasında yüksek makamda bulunan ve herbiri birer mektub-u Samedanî ve birer âyine-i esma-i Rabbaniye olan mevcudatı; âlî makamlarından tenzil ettiğinden ve ehemmiyetsiz, vazifesiz, camid, perişan bir vaziyette telakki ettiğinden, mevcudatı tahkir eder; kemalâtını inkâr ve tecavüz eder.
Dördüncü Söz'de izâhı bulunan, her gün yirmi dört saat sermâye-i hayatı, Hàlık'ımız bize ihsân ediyor; ta ki, iki hayatımıza lâzım olan şeyler o sermâye ile alınsın.
Sayfa 12
Risale-i Nurdan Gençlik Rehberi'nin güzelce izâh ettiği gibi, ölüm o kadar kat'î ve zâhirdir ki; bugünün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek. Bu hapishâne nasıl ki mütemâdiyen çıkanlar ve girenler için muvakkat bir misâfirhânedir; öyle de, bu zemin yüzü dahi, acele hareket eden kafilelerin yollarında bir gecelik konmak ve göçmek üzere bir handır.
Sayfa 13
Reklam
Mâdem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor; elbette bu ecel cellâdının elinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çaresi varsa, insanın en büyüknve her şeyin fevkınde bir endişesi, bir mes'elesidir.
Sayfa 13
Ölüm ya i'dam-ı ebedidir; hem o insanı, hem bütün ahbabını ve akàribini asacak bir darağacıdır. Veyâhut başka bâki bir aleme gitmek ve îmân vesikasıyla saâdet sarayına girmek için bir terhis tezkeresidir. Ve kabir ise, ya karanlıklı bir haps-i münferid ve dipsiz bir kuyudur. Veyâhut bu zindân-ı dünyadan bâkî ve nurânî bir ziyafetgâh ve bağistana açılan bir kapıdır.
Sayfa 13
Bir zaman, Eskişehir Hapishânesi'nin penceresinde bir Cumhûriyet Bayramında oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. Birden manevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki; o elli-altmış kızlardan ve talebelerden kırk-ellisi, kabirde toprak oluyorlar, azâb çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş-seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhâfaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar... kat'î müşâhede ettim. Onların o acınacak hâllerine ağladım.
Sayfa 16
Evet gördüğüm hakikattir, hayal değil. Nasıl ki bu yaz ve güzün âhiri kıştır; öyle de, gençlik yazı ve ihtiyarlık güzünün arkası kabir ve berzah kışıdır. Geçmiş zamanın elli sene evvelki hâdisâtı sinema ile hâl-i hâzırda gösterildiği gibi, gelecek zamanın elli sene sonraki istikbâl hâdisâtını gösteren bir sinema bulunsa, ehl-i dalalet ve sefâhetin elli altmış sene sonraki vaziyetleri onlara gösterilse idi, şimdiki güldüklerine ve gayr-ı meşrû keyif'lerine nefretler ve teellümlerle ağlayacaklardı.
Sayfa 16
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.