Asafname

Lütfi Paşa

Sayfa Sayısına Göre Asafname Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Asafname sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Asafname kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kara ile ilgili hazırlıklar ne kadar önemli ise, deniz ile ilgili işler ondan daha da önemlidir. Akıl ve anlayış, adalet ve ihsan yönünden sultanların en şereflisi, Haremeynin hizmetçisi ve Mısır'ın azizi (hakimi) olmaya hak kazanmış, merhum ve muzaffer, Sultan Selim Han, bir gün, rahmetli Kemal Paşazadeye «tersaneyi üç yüz adet yapmak isterim. Ta Galata hisarından Kâğıthane'ye kadar olmalıdır» diye buyurmuşlar, «Niyetim Avrupa'yı fethetmektir» dediklerinde merhum Molla da, «padişahım, siz bir şehirde oturursunuz ki, onun veli-nimeti denizdir. Denizden emniyet olmayınca, gemi gelmez, gemi gelmeyince de İstanbul mamur (bayındır) olmaz» diye fikirlerini açıklamıştı. Merhum Sultan Selim'in ömrü kısa sürdüğünden kafasındaki planlar gerçekleşemedi. Ama, şu anda padişahımız olan, adalet ve ihsan sahibi, Sultan Süleyman Han Hazretleri de, deniz işlerine çok değer vermektedir. Deniz işleri çok tertipli olup, deniz askerlerinin her bakımdan düşmanlara üstün gelmesine gayret ve çabaları çoktur. Hatta bu aciz, denizlere bağımsız beyler ve kaptanlardan, birçok komutanın tayin olunmasına sebep olmuş ve «Osmanlı Devleti'nin bir kanadıdır mamur olsun» diye, çok çaba sarfetmişimdir. Padişahım Sultan Süleyman Hazretleri'ne dahi arzım şöyle idi. «Geçmiş sultanlar arasında, karaya sahip olanlar çoktur, denize sahip olanlar azdır ve deniz savaşı tedbirinde düşmanlar bizden ileridir, bizim onları geçmemiz gerekir...» dediğimde, «doğru söylersin, öyle gerekir» diye buyurdular. Ve deniz giderleri için, bir kişiyi de padişah tarafından tayin ettirdim. (Lütfi Paşa, Asafnâme, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 1982, Ankara, Sayfa: 23-24)
Sayfa 23 - Lütfi Paşa, Asafnâme, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 1982, Ankara, Sayfa: 23-24Kitabı okudu
İlk yaptığı işlerden biri, Koca Sinan'ı mimarlığa tayin etmesidir. İşleri tam bir düzene soktu, yapılan yersiz harcamaları kesti. 1539'da yapılan şehzadelere ait sünnet düğününü 15 günde sonuçlandırdı. Aslında bu düğünler, iki ay sürerdi.
Reklam
F. Köprülü’ye göre : «İşte bütün bu açıklamalardan sonra, Lütfi Paşa’nın bir devlet adamı sıfatıyla önemi büyük bir açıklıkla anlaşılıyor. O, Makbul İbrahim Paşa ve Rüstem Paşa gibi parlak bir zekâya sahip olmamakla beraber, keskin görüş sahibi, dürüst ve idarenin bozuk noktalarını düzeltmeye özenen, saray entrikalarına alet olmayacak kadar kendi başına davranan bir kişi idi. Onu diğer arkadaşlarından ve meslekdaşlarından ayıran başlıca özelliği, bu ahlaki iradesidir, imparatorluk tarihini inceleyenler, paşanın daha o zaman belirttiği bozuklukların XVI. asırda bile, ne korkunç sonuçlar verdiğini pekala bilebilirler.
Kendisi Yavuz Sultan Selim’i çok seven ve beğenen bir kişidir. Eserlerinde pek çok iyi örnekleri Yavuz'dan vermektedir. Paşa, çok zeki ve kurnaz bir kimse değil, fakat olayları iyi inceleyen, araştıran ve çözümleri için, acil ve önleyici önlem alan, soğukkanlı bir vezirdir. Saray entrikalarına hiç karışmamıştır. Her zaman olayların üstünde ve dışında kalmıştır.
Paşaya göre, Osmanlı toplumunda, işe göre adam atamalıdır, adama göre iş değil. Toplumun silsile zincirinin başında, padişaha karşı sorumlu olan veziriazam gelir. Padişah da Allah'a karşı tek sorumludur. Paşa bu durumu bu küçük eserinde, çok güzel bir şekilde belirtir. «Veziriazam herkesin sığmağı olan padişaha sık sık, padişahım ben yükü boynumdan giderdim, doğrusunu söyledim. Kıyamet gününde şimden geru cevabı sen ver, demelidir» diyerek bu zincirleme sorumluluk duygusunu belirtir.
Lütfi Paşa
Sultan Süleyman Han -Allah O’nun kudretini daim kılsın- bu fakire veziriazamlık makamını verdiği zaman, bazı töre ve yasaları, Divan-ı Hümayunun kanunlarını evvelce gördüklerine aykırı olarak perişan halde bulduğumdan, veziriazamlık hizmetine gelen kardeşlerime hediye olsun diye, veziriazamlık adabını ve veziriazamlığa gerekli olan önemli şeyleri toplayıp bu kitapçığı yazıp ona Asafnâme adını verdim. Ta ki veziriazamlığa getirilen kardeşlerim okudukça bu fakire dua edeler.
Reklam
"Paşa'ya göre, Osmanlı toplumunda işe göre adam atanmalıdır, adama göre iş değil. " "Ayrıca işlerin ehline verilmesi gerekir..."
Padişahla veziriazam arasında sırları değil dışardan olanlar diğer vezirler bile bilmemelidir. Bir defasında, sultanların adalet, savaş ve cömertlikte en seçkini ve saltanat meydanının önde gelen aslanı, merhum Sultan Selim'in saltanatı zamanında maldefterdarı iken, akıl ve anlayışına güvenildiği ve itimat edildiği için padişahın himmetiyle, kendisine veziriazamlık verilen, merhum Pirî Paşa, gizli bir konuyu görüşmek için, ikindi vaktinde padişaha vardığında, o mübarek ve neşeli vakitte, padişah ile uzun bir vakit görüşmüştü. Vezirlerden Mesih Paşa, «Divan'da dün ne söyleştiniz?» diye sorduğu için, Pirî Paşa bu isteği reddedip, onun makamdan azlini padişaha sunmuş, birçok aracıların ricasıyla bu vartadan Mesih Paşa güçlükle kurtulmuştur.
Devlet adamlarının rüşvet alması büyük bir hastalık ve ilacı olmayan kötü bir derttir. Ve devletin yıkılmasına sebeptir. Ancak dostları için hediye getirmeyi alışkanlık haline getirmiş bulunanlardan, hali vakti yerinde olup, başkasına muhtaç olmayanlardan alınabilir. Yoksa rüşvetten, mutlak kaçınmak gerektir.
Merhum Sultan Selim zamanında bir gün çavuşla kâtip çekişirler, konu merhum Sultan Selim Han'a bildirildiğinde «Kâtibin önde gelmesi lazımdır. O saltanatın, devletin gizli işlerine bakar. Çavuş ise, açık olan, herkesçe bilinen şeylere hizmet eder» diye buyurmuşlardır.
Reklam
Takdim
Muktedir, vicdanı temiz adamları zâyi etmek pek kolaydır. Hüner o gibileri bulup hak ettiği mevkiye çıkarmaktır.
Sayfa 20
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.