Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Klinik ve Kurumsal Bakış Açılarıyla

Aşk ve Saldırganlığın Ayrılmaz Doğası

Otto F. Kernberg

En Eski Aşk ve Saldırganlığın Ayrılmaz Doğası Gönderileri

En Eski Aşk ve Saldırganlığın Ayrılmaz Doğası kitaplarını, en eski Aşk ve Saldırganlığın Ayrılmaz Doğası sözleri ve alıntılarını, en eski Aşk ve Saldırganlığın Ayrılmaz Doğası yazarlarını, en eski Aşk ve Saldırganlığın Ayrılmaz Doğası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Herhangi bir tedavi yaklaşımında, bu aktarım gelişimleri ortaya çıkabilirken, psikodinamik psikoterapilerin ve psikanalizin avantajı, bu aktarım görünümlerinin yorumlanarak çözümlenebilmesine olanak sağlamasıdır. Buna karşın, destekleyici ve bilişsel-davranışçı tedaviler, terapistle olan ilişkinin üzerine gelişen aktarımın ağır etkilerin çoğunu azaltarak kontrol altına alabilir; ancak, bunların hastanın yaşamını bilinçdışı olarak kontrol ediyor olması temel bir sorun olarak devam eder.
Sayfa 132Kitabı okudu
Eğer belirtiler, hastaların kişilik yapılarında tedavide önemli değişimlere ihtiyaç duyulmayacak kadar yeteri kadar hafif ya da sınırlı ise destekleyici bir psikoterapi yaklaşımı uygun olacaktır. İşyerinde ya da yakın ilişkilerde yaşamı belirgin düzeyde sınırlayan ağır sorunlar bulunuyorsa,psikanalitik bir yaklaşım girişimi uygulanmaya değer olacaktır.
Sayfa 164Kitabı okudu
Reklam
Suçluluk ve geçmişteki saldırganlığın onarımı, geçmişteki kaybedilmiş idealin yası ve önemli ötekilerle haz verici bilinç öncesi ve bilinçdışı ilişkiler aracılığıyla iyi kendilik hissinin pekiştirilmesiyle yaşam ve zaman dolar.
Sayfa 176Kitabı okudu
Örneğin; bir psikanaliz enstitüsü, ağırlıklı olarak ego psikolojisi yaklaşımına sahip iken süpervizyon alan kişi ise hastasına kendilik psikolojisi yaklaşımını uygulamaya özellikle ilgi duyuyorsa, süpervizör, bunu, enstitüdeki öğrenim programlarının esnekliğine ve kendi kuramsal inançlarından ayrılma konusundaki istekli olup olmamasını dikkate alarak destekleyebilir.
Sayfa 203Kitabı okudu
Freud'un da açıkça gördüğü gibi; duygulanımların ve tasarımların dürtülerin gözlenebilir, klinik ifadeleri olduğu varsayımı şimdiye kadarki psikanalizin bütün kuramsal yapısı dikkate alındığında duygulanım kuramı ve nörobilişsel bilimleri merkeze oturtmaktadır. Duygulanımlar ve tasarımlar bilinçdışı fantezinin bileşenlerini oluşturur ve bilinçdışı intrapsişik çatışmaların eldeki geçerli kanıtlarıdır.
Sayfa 226Kitabı okudu
Örneğin; temel nörotransmiterlerdeki özellikle de serotonerjik, dopaminerjik ve noradrenerjik sistemlerde anomaliye olan kalıtsal eğilime ilişkin kanıtlar sadece duygulanım gelişimini etkilemekle kalmayıp genel anlamda ruhsal bozukluklar üzerinde de etkili olacaktır.
Sayfa 235Kitabı okudu
Reklam
Ölüm dürtüsüne ilişkin şunu da eklemem gerekir ki, saldırganlık dürtüsünün esas işlevinin bilinçdışı yıkma, acıya sevk etme ve içteki ve dışarıdaki kötü nesneleri kontrol etme ihtiyacı olduğunu düşünmekteyim. Patolojik koşullar altında, ancak o zaman, bu dürtü en fazla kendiliğe yöneltilecek ve ismini hakkını verecektir.
Sayfa 238Kitabı okudu
Psikanaliz tedavisi gibi simgesel süreçlerin aracılık ettiği intrapsişik değişimler, aynı nörotransmiterler ve beyin merkezleri ile temsil edilen nörobiyolojik alt sistemlerdeki belirgin değişimlerin ruhsal işlevleri derinden etkilemesine benzer şekilde, nörobiyolojik düzeyde süreçleri ve örgütlenmeyi etkileyebilir.
Sayfa 242Kitabı okudu
Anorektik hastaların bilinçdışı çatışmaları, anneyle ödipal rekabet ve anneye isyankâr başkaldırı ve bir kızın gelişen cinselliğinden ötürü bilinçdışı suçluluğundan, hastanın aşırı sadist anne imgesiyle özdeşim yaparak hastanın kendi vücudundan ilkel düzeydeki kendi nefretine ve bilinçdışı kendine zarar verici tümgüçlülüğün canlandırılmasına kadar gidebilen geniş bir dinamik görüngeye sahiptir (Kernberg, 2004d).
Sayfa 255Kitabı okudu
Freud'un (1917 [19151/1957) ilk başlarda, melankolideki intiharı, kaybedilen nesnenin nefretini kendine yöneltmek olarak tanımlamış olmasına rağmen; ikili dürtü-çatışma kuramını ortaya koyduktan sonra (1920/1955), Ego ve İd (1923/1961, sf. 53) adlı metinde, bu görüşünü tekrar gözden geçirerek melankoli konusunda şunları ifade etmiştir: "Şimdi süperegoya egemen olan şey, aynı ölüm içgüdüsünün saf bir kültürü gibi aslında egoyu ölüme sürüklemeyi sıklıkla başarır. Ego ise bu zalimini savuşturamazsa bu zamanla maniye dönüşür."
Sayfa 258Kitabı okudu
42 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.