Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk Kimdir? Atatürk'ün İnkilapçılığı 5

Ahmet Bekir Palazoğlu

Atatürk Kimdir? Atatürk'ün İnkilapçılığı 5 Gönderileri

Atatürk Kimdir? Atatürk'ün İnkilapçılığı 5 kitaplarını, Atatürk Kimdir? Atatürk'ün İnkilapçılığı 5 sözleri ve alıntılarını, Atatürk Kimdir? Atatürk'ün İnkilapçılığı 5 yazarlarını, Atatürk Kimdir? Atatürk'ün İnkilapçılığı 5 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
…Yıllar geçti. (Atatürk'te) eski nöbet titizliğinin gevşediğini hissediyorduk. Erken bir emniyet hayaline kapılmış olmasından korktuk. Bir akşam kendisine nazı geçen arkadaşlarından biri: -Düşünmelisiniz ki eğer ölürseniz, heykelinizi param parça ederler. Yaptıklarınızdan hiçbiri ayakta kalmaz, çok yaşamaya bakmalısınız, dedi. Ben de sofrada idim. Güldü, işte o zaman bize gönlünün sırrını açtı: -Unutmayınız ki Mustafa Kemaller yirmi yaşındadır, dedi.
Sayfa 346 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
"Hem milliyetçiliğin düşmanı olduklarını söylerler..."
Yanında duran Naşit Hakkı'ya (Uluğ) işaret etti ve kulağına bir şeyler söyledi. Biraz sonra anladık ki Zeybek çalınmasını emir buyurmuşlar. Zeybek çalmaya başlar başlamaz Atatürk yerinden kalktı. Hemen açılan sahaya geldi. Kendine mahsus bir ritimle güzel bir Zeybek oynadı. Ve çok alkışlandı. Daha yerine oturmamıştı ki Zeybek sustu ve bir Kazaska çalmaya başladı. Bir de baktık Mareşal Budiyeni ile eşi kalktılar. Bıyıkları kulaklarına dolanmış iri yarı bir Kazak süvarisi olan Mareşal Budiyeni ile bir Gürcü güzeli olan Madam Budiyeni aynı sahaya geldiler. Ömrümde bu kadar güzel bir Kazaska görmemiştim. On dakika sonra Atatürk'ümüz misafirleriyle kalktılar ve alkışlar arasında bizi bize bırakarak ayrıldılar. Ertesi gün duydum ki yanındakilere: -Atladılar!… demiş ve açıklamış. Ben milliyetçiyim, millî oyunumu oynadım. Onlara da milli oyunlarını oynamalarını teklif ettim. Kazaskalarını oynadılar ve tabiî farkına varmadan atladılar: Hem milliyetçiliğin düşmanı olduklarını söylerler, hem de kalkarlar millî oyunlarını oynarlar. Ömründe yenilgi nedir bilmeyen Büyük Kumandan, düşmanlarını olduğu gibi dostlarını da bir punduna getirerek şakacıktan yeniverirdi.
Sayfa 344 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Arkadaşlar… Bugün aranızda bulunan Mustafa Kemal fanidir. Eti ve kemiğiyle bugün yaşayan insan yarın ölebilir ama Kemalizm ve yeni Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır.
Sayfa 344 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Atatürk, inkılâpları, cumhuriyetin kendisine teslim ve emanet ettiği gençliğe büyük kıymet ve ehemmiyet verirlerdi.
Sayfa 338 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Atatürk, Mason localarını kapatıyor,
Masonların İstanbul, İzmir, Adana ve Ankara'da birçok locaları vardır. Mustafa Kemal Paşanın sevmediği iki zümre vardı. Birincisi dönmeler; ikincisi de masonlardı. Bir gün eski Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt'u çağırdı. Kendisine masonların taksimat, teşkilât ve ahvalini bildirir bir kitap verdi: -Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle
Sayfa 327 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Maarif Vekili (Millî Eğitim Bakanı) bulunduğum sırada (27.10.1933 - 8.7.1934) eski Emniyet Genel Müdürlerinden olan Trabzon Valisi Rıfat Bey, vilayetindeki bayan öğretmenler arasında bir kısmının başörtü ile okula geldiklerini bildirip bunu bir emirle yasaklamamı istedi. Mektubu Atatürk'e gösterdim. Şu yolda konuştu: -Bu işe karışma, zamanla kültür ilerledikçe bunlar hep olacaktır;" bu sırada bize düşen başörtü giymeye zorlayanlar varsa onlarla mücadeledir. Başörtü işi fes işi gibi kör bir taassubun sonucu değildir; insanlarda pek canlı olarak var olan ayrı bir duygunun, kıskançlık duygusunun da etkisi altındadır. Onunla mücadele apayrı bir konudur. Valinin mektubunu karşılıksız bıraktım.
Sayfa 323 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Burada şunu belirtmek isterim ki, Atatürk kadınların açılıp medenî kıyafete girmeleri için kanuni bir mecburiyet konulmasına taraftar olmamıştır; filhakika (gerçekten) çıkarılan kanunun umumî hükmüne göre memur olan hanımlara, dolayısıyla böyle bir mecburiyet yüklenmekte ise de, istemeyenler için, istifa ederek bu yükten kurtulmak yolu da vardı ve açık bulunuyordu. Atatürk: -Erkeklerin, kadına karşı duydukları sıkı ve şiddetli alâka; tamamen muhakeme ve şuur dışı bir histen doğmaktadır. Kadın yüzünden en yakın arkadaşların, hatta kardeşlerin ve baba ile oğulların birbirine can hasmı oldukları, öteden beri ve her gün, ibretle görülen olaylardandır. Bu itibarla, kadın ve kadın kıyafeti konusunda -velev bir azınlığa karşı olsun- zor kullanmak doğru değildir; iyi netice veremez, diyordu. Ve umumi kültürü yükseltmek, her fırsatta ikna edici ve mantıkî telkinlerde bulunmak, açılanları korumak yoluyla ve bilhassa göreneğin kadınlar üzerindeki derin tesiriyle, az zamanda, bu konuda da hedefe erişmenin mümkün bulunduğuna inanıyordu.
Sayfa 322 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Atatürk, hiçbir vakit ibadeti güçleştirecek davranışta bulunmamış hatta onun, asıl olduğu gibi, anlayarak yapılmasını istemiş, ancak bu konuda zor kullanmamıştır. Müftülüklerin ve alay imamlıklarının kaldırılmasını isteyenlere karşı koymuş ve bu makamların kalmasını sağlamış, kadınların örtünmesini yasak etmek amacını güdenlere bu işin zorla yapılmasının doğru olmadığını ve kültür ilerledikçe kendiliğinden yavaş yavaş olacağını söylemiştir. Özet olarak Atatürk, din Türklük ve Müslümanlık yararına kullanıldıkça bunu yapanları desteklemiş, aksi davranışları önlemiştir.
Sayfa 315 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
-Padişah zamanında Cumhuriyeti metheden yazılara müsaade edilir miydi? Hatta Cumhuriyet kelimesi ağıza alınabilir miydi?
Sayfa 310 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Atatürk, din üzerindeki özel düşüncelerini general Sherrill'in yukarıda anılan eserinde özetlediği gibi anlattıktan sonra işi siyasal ve sosyal bölümden şu biçimde ele almıştır: "1- Yüzyıllar boyunca Türk ulusuna dindarlık değil, koyu bir taassup öğretilmiştir. Din, her şeyden önce ruh ve vicdanlara hitap etmelidir. Bir adam anlamını bilmediği Arapça duaları ezberden okumakla veya şu ve bu hareketleri yapmakla dindar olmaz ve mensup olduğu dinin ruhî büyüklüklerini sezemez. Dinsel telkin böylece yanlış bir yola saptırılınca da halkı onun yerine taassup telkininden başka çare bulunamamıştır. 2- Bizde "ulema" denilen kimseler, yani hocalar, belki bir iki ikisi ayral (dışında), hem dünya ve zaman bilgileri, hem de İslam'ın ruh, felsefe ve hukukunun derin anlamları bakımından son derece bilgisizler; ancak taassubu yaymakla bir mevki edinebilmişlerdir. Bu durum yüzünden yaptıklarım dolayısıyla kimse esaslı bir görüş ileri sürememiş ve harekette bulunamamıştır. Halkın sağduyusu benim haklı olduğumu kolaylıkla sezmiştir."
Sayfa 304 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
98 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.