Ülkeye Adanmış Bir Yaşam 2

Atatürk ve Türk Devrimi

Metin Aydoğan

En Eski Atatürk ve Türk Devrimi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Atatürk ve Türk Devrimi sözleri ve alıntılarını, en eski Atatürk ve Türk Devrimi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Silahlı güce dayalı gerçek durumun; diplomasi oyunları, sanal söz vermeler ya da içi boş korkutmalarla değiştirilmesine izin vermeyecekti.”
Sayfa 19
“Batı’ya açıkça şunu söylüyordu: “Kurtuluş Savaşı’nın askeri sonuçlarıyla yetinilmeyecek, her yönüyle bağımsız bir devlet kurulacak; girişimini destekleyecekleri dost, karşı çıkanları düşman sayacaktır. ””
Sayfa 19
Reklam
“Fransız yazar Paul Gentizon, bu “savaşı”, yani Türk Devrimi’ni, Fransız ve Rus Devrimlerinden daha ileri bulur ve şu değerlendirmeyi yapar: “Sürekli devrim sözü gerçekte Türkiye’den başka hiçbir ülkede yer tutmamıştır. Fransız Devrimi siyasi kurumlar alanıyla sınırlı kalmıştı. Rus Devrimi, sosyal alanları sarsmıştır. Yalnızca ve yalnızca Türk Devrimi’dir ki, siyasi kurumları, sosyal ilişkileri, din kurallarını, aile ilişkilerini, ekonomik yaşam geleneklerini, hatta toplumun içgücünün (moral) temellerini değiştirmiştir. Her değişim, yeni bir değişimin nedeni olmuştur. Her yenilik (reform) bir başka yeniliğin koşulunu oluşturmuş, değişimin tümü halkın yaşamında yer tutmuştur. ””
Sayfa 20
“Davranışı, önceden tasarlanmış ve bir plana bağlanmıştı. Altı yaşındaki oğlu Şehzade Ertuğrul, altı danışmanı, hekimi, iki harem ağası ve kendisi, toplam on bir kişiydiler. Mücevherler, değerli taşlar, içinde altın olan saray eşyaları, Vahdettin’in “dikkatli gözetimi altında”, özenle sandıklara yerleştirilmişti.”
Sayfa 20
“Osmanlı ülkesinin hükümdarı, dünya Müslümanlarının dini önderi, Hıristiyan bir devlete sığınarak ülkesinden kaçıyordu. Böyle bir durum, 1400 yıllık İslam tarihinde ilk kez oluyor; “Peygamber’in temsilcisi gâvurlara sığınıyordu.””
Sayfa 21
“Vahdettin’in kaçışı, Ankara için, yenileşme önündeki önemli bir engeli kendiliğinden ortadan kaldıran “uygun ” bir çözüm oldu. “Tutuklayıp sürgüne göndermek gibi hoş olmayan” bir girişime gerek kalmamış, padişah kendi isteğiyle, üstelik “düşmanın yardımıyla” kaçmıştı. İslam dünyasındaki saygınlığı bir anda yok olmuş, “haksızlığa uğramış gibi görünme” şansını tümüyle yitirmişti. O artık, Müslümanların “nefretle andığı” sıradan bir sürgündü.”
Sayfa 21
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.