Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk ve Ulusal Dil

Şerafettin Turan

Atatürk ve Ulusal Dil Sözleri ve Alıntıları

Atatürk ve Ulusal Dil sözleri ve alıntılarını, Atatürk ve Ulusal Dil kitap alıntılarını, Atatürk ve Ulusal Dil en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslamiyetin yayılma dönemlerinde Kur'an dili ve bi­lim dili olarak kabul edilen Arapça, yazı dili üzerindeki et­kisini Osmanlıca denilen yapay bir dil biçiminde sürdürür­ken, Türkçe konuşan halk üzerindeki etkisi daha çok ezan, namaz, hutbe vb. gibi dinsel görevlerin yerine getirilmesi sırasında yoğunlaşmıştı. Halk, anlamadığı Arapçaya biraz da kutsal bir dil gözüyle baktığı için, bu durum yüzyıllar­dır dini kendi çıkarlarına ya da siyasete araç yapmak iste­yenler için de en büyük bir dayanak olmuştu
Sayfa 27 - cumhuriyetKitabı okudu
Atatürk, genç Türkiye Cumhuriyeti için bağnazlığı ve din sömürücülüğünü en büyük tehlikelerden biri olarak görüyordu. 20 Mart 1923'te Konya'daki bir konuşmasında, bağnazların girişecekleri bir gericilik hareketinden söz ederken, böyle bir girişimin hemen bastırılması gereğini de belirtmişti: "Onların olumsuz yönde atacakları bir adım, yalnız benim kişisel imanıma, yalnız benim amacıma değil… O adım, benim ulusumun hayatıyla ilgili: O adım ulusumun hayatına karşı bir kasıt… O adım, ulusumun kalbine havale edilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı düşüncede olan arkadaşlarımın yapacağı şey, mutlaka ve mutlaka o adımı atanı tepelemektir."
Sayfa 91 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çağdaşlaşmanın başlıca koşulu, laik düşünce, yaşam ve yönetimi kabullenip güçlendirmeye dayanıyordu.
Sayfa 91 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Başta II. Abdülhamid olmak üzere kimi yöneticilerin resmi dil olarak Arapçanın kabul edilmesini istemelerine karşın 1876 Anayasasının 18. maddesinde "Osmanlı uyruğunda bulunanların devlet hizmetlerinde çalıştırılabilmeleri için devletin resmi dili olan Türkçe'yi bilmeleri gerekir" hükmü yer almıştı.
Sayfa 13 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Dil, ulusal kültürümüzün ana öğelerinden biri olduğuna göre dilin özleşmesi bir bakıma kültürde de öze dönmek olacaktı. "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür" diyen Atatürk, kültürü "Okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, anlağı eğitmektir" biçiminde tanımlıyordu. Bu tanımda herkesin kolaylıkla konuşup anlaşabileceği, yazacağı ve okuyup anlayacağı ortak dilden, özleşen Türkçeden söz edildiği açıktır. 1936'da toplanan Üçüncü Türk Dili Kurultayı'na sunulan çalışma yazanağında Dil Devrimi'nin bu yönü şu satırlarla belirtilmişti: "Türk Dil Devrimi'nin uygulamadaki dileği, yazı dilimizle konuşma dili arasındaki uçurumu ortadan kaldırmak, böylece Cumhuriyet Türkiyesi'nde herkesin kolaylıkla okuma yazma öğrenmesine, okuduğunu anlamasına, düşündüğünü yazmasına meydan açmaktır."
Sayfa 102 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
"Türk ulusunu ve Türk dilini uygarlık tarihinin ve kültür dillerinin dışında görmenin ne yaman bir yanlış olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz!"
Sayfa 104 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Türk demek dil demektir. Ulusallığın çok belirgin özelliklerinden birisi dildir. Türk ulusundanım diyen insanlar, her şeyden önce ve ne olursa olsun Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan, Türk ekinine, topluluğuna bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz."
Sayfa 19 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
O, 20 Mart 1923'teki bir konuşmasında ulusal benliğimizi bulmamız gerektiğine değinerek şunları söylemişti: "Osmanlı İmparatorluğu içindeki değişik kavimler hep ulusal inançlara sarılarak ulusçuluk ülküsünün kuvvetiyle kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu onlardan ayrı ve onlara yabancı bir ulus olduğumuzu, sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Kuvvetimizin zayıfladığı anda onlar bizi horladılar, aşağıladılar. Anladık ki kabahatimiz kendimizi unutmaklığımızmış. Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, önce biz kendi benliğimize ve ulusallığımıza bu saygıyı duygu, düşünce, eylem olarak bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim. Bilelim ki, ulusal benliğini bulmayan uluslar başka ulusların avı olurlar."
Sayfa 83 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Yavuz Selim dönemi olaylarını içeren Selimnâme adlı tarihini Arapça yazmış olan Keşfi , kendisinden yapıtını Türkçe yazmasını isteyen bir şaire şu karşılığı verdiğini açıklamaktadır: "Ayrıca Türk dili iri bir inci tanesi gibi yontulmamış­tır ve iç tırmalayıcıdır. O nedenle yeryüzündeki zarif yara­tılışlı kişilerce hoş karşılanmamakta, dilde kurallara önem veren kimselerin anlayış ve beğenisine de uygun düşme­mektedir. Bu yüzden de kültürlü kimselerin görüşmelerin­de dışlanmış ve güzel konuşan kişilerin söyleşilerinde aşa­ğılanmıştır."
Sayfa 9-10 cumhuriyetKitabı okudu
Şimdi kurtuluşu ve birleşmeyi laiklikte görüyor ve Atatürk dönemine dönmeye çalışıyoruz.
Sayfa 92 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Başımıza neler örülmek istenildiği ve nasıl karşı koyduğumuz daha doğrusu milletin istek ve emellerine uyarak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ibret ve uyanıklığı gerektirmelidir. Zaten her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır. Geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir."
Sayfa 93 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Devlet görevi almak için de olsa Anayasa'da resmi dilin Türkçe olduğunun açıkça belirtilmesi önemli bir aşama idi. Bunun arkasından 1877'de yürürlüğe konan Belediyeler Yasası ile belediye meclislerine üye seçileceklerin "Türkçe konuşabilmeleri" zorunlu kılınmıştı.
Sayfa 14 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Artık çağın gereklerini karşılayamayan İmparatorluk kurumlarının yeniden düzenlenmesine başlandığı sırada her alandaki geri kalmışlıktan kurtulabilmek için yeni okullar açmak ve dış dünyadaki bilimsel buluşlarla yapıtları Türkçeye kazandırmak zorunluluğu duyulmuştu. Ancak yeni açılan meslek okulları için Türkçe yazılmış ders kitapları olmadığı, zengin sayılan Osmanlıcanın da bilimsel terimleri karşılamaktan uzak olduğu görülmüştü. Bu yüzden 1827'de açılan Tıp Okulunda geçici de olsa öğretim dili olarak Fransızca kabul edilmişti. Bununla birlikte bu çözüm Türkçeyi yeniden bilim dili olarak ele almak ve bilimsel terimlere karşılık bulmak gereğini gözler önüne sermişti. Devrin padişahı II. Mahmud bu zorunluluğu şöyle dile getirmişti: "Tip bilimini tümüyle kendi dilimize alıp gerekli kitapları Türkçe olarak düzenlemeye çalışmalıyız. Sizlere Fransızca okutmaktan benim beklediğim, Fransız dilini öğretmek değildir. Ancak tıp bilimini öğretip yavaş yavaş kendi dilimize almak ve ondan sonra memleketin her yanında Türkçe olarak yaymaktır."
Sayfa 11 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Dinsel görevlerin yerine getirilmesinde Türkçe kullanılması yolundaki girişimlerin bir büyük halkasını da Ezan'ın Türkçe okunması oluşturmuştu. Atatürk'ün buyruğu ile 1932 başlarında yapılan birkaç denemeden sonra Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 18 Temmuz 1932 günlü yazısı üzerine, namaza çağrıdan başka bir niteliği olmayan ezan tüm ülkede Türkçe okunmaya başlanmıştı.³⁵
Sayfa 29 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Atatürk söylev ve demeçlerinde öz Türkçe sözcükler kullanmaya büyük özen gösteriyordu. Üstelik kullandığı yeni sözcüklerin birçoğunu da kendisi türetiyordu. Er, subay, kurmay vb. askerlik alanına ilişkin sözcüklerle genel, özel evrensel, kutsal, önemli, arıtmak, isi, esenlik, erdem, kıvanç, konuk, tüm gibi sayıları oldukça kabarık Türkçe sözcükler Atatürk'ün buluşu olarak Türkçeye girmiş ve tutunmuşlardır.
Sayfa 64 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.