Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Atatürk'ün Aşk Hayatı

Şemsi Belli

Atatürk'ün Aşk Hayatı Sözleri ve Alıntıları

Atatürk'ün Aşk Hayatı sözleri ve alıntılarını, Atatürk'ün Aşk Hayatı kitap alıntılarını, Atatürk'ün Aşk Hayatı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Askerlik aşkı, vatana hizmet aşkı, tüm aşklardan üstündü Mustafa Kemâl için...
— En çok sevdiği sanatkâr ve şarkı hangisiydi? Safiye Ayla derler, doğru mu? — Safiye A yla’yı severdi. En sevdiği şarkı «Pencere açıldı, piştov patladı, Bilal oğlan» diye bir şarkı vardı. Latife, piyanoda çalardı. Bu şarkıyı birlikte söylerlerdi. Bunu çok severdi.
Sayfa 120
Reklam
«Bir de Atatürk için intihar eden Fikriye Hanım var efendim. Onu da anlatır mısınız? — Efendim, Fikrive Hanım, İstiklâl Harbi zamanında Ankara’da Atatürk’ün yanında. Paşa’ya hizmet etmiş. Çankaya Köşkü’nde kalıyor. Paşa, Latife Hanım’Ia evlendikten sonra Fikriye’yi Siirt Mebusu Mahmut Bey’ in yanına verip Almanya’ya tedaviye yolluyor. Çünkü
Sayfa 133
(...)Bir aralık Lâike Hanım, bir hayli tereddütten sonra tüm cesaretini toplayarak: — Paşam!., dedi. Af buyurunuz, bir şey sormak istiyorum: Hiç sevdiniz mi? Mustafa Kemal Paşa, elindeki kadehi dudaklarına götürdü. Bir yudum içti. Bir süre daldı ve sonra gözlerini Lâike Hanım’a çevirerek: — Sevmek!., dedi... Sevmek!.. Hanımefendi, sevmeye vakit bulabildik mi?.. Bir ömür çeşitli mücadeleler içinde geçti... Dağ, dere, tepe... Çadırda, karargâhta ömür süren bir askerin sevmeye vakti kalır mı?..
Sayfa 11
Şöyle diyordu Lâtife Hanım: «Atatürk’e ait bir eser yazmak istedim. İşe, bütün dünya büyüklerinin hayatını tetkikle başladım. Onları okudukça ve tanıdıkça Atatürk gözümde daha çok büyüdü. En nihayet şuna kani oldumki Atatürk yazılamaz anlatılamaz...»
Sayfa 109
Latife Hanım’dan Atatürk’e mektup
«Göztepe, 25.10.1338 Mukaddes Paşam, Pek mesut dakikalar yaşadım. Şimdi de derin bir teessürün altında ezilmekteyim. Burada bırakmış olduğunuz şeref, bütün ailemin hale-i saadetidir (Mutluluğunun ışıltısıdır). Fakat yalnız bendenizin olan çok kıymetli ve ebedi bir şeyi daha vardır: O da canlı hâtıranızdır. Yoksa bu kadar debdebe, ihtişam ve bilhassa samimiyetten sonra yapayalnız nasıl yaşayabilirim?.. Görüyorum ki bütün hissiyatımla zât-ı devletininizi takip etmekteyim. Yegâne emelim münciye (Kurtarıcıya) daima hizmettir. Birçok defalar ufak bir vazife istirham etmiştim. Muvafakat buyrulmadı. Bazen dalıyorum, saatlerce gözlerim kapalı düşünüyorum. Bu rüyalardan uyanışımda: «Ya Rab ne eksilirdi deryayı izzetinden» diyor, gözyaşları döküyorum. Belki: Beni yirmi gün görmekle bu kız benden ne istiyor? Ve bu hakkı ona kim vermiştir?» diye hiddelenirsiniz. Bu zavallı kızcağız, şimdiye kadar hayatın birçok acı sayfalarını okumuş, hiç kimseye rabt-ı kalb etmemiştir. (Kalbini bağlamamıştır) Nazarında hiçbir şeyin ehemmiyeti olmamıştır. Fakat ilk görüşte dünyanın en büyük dahisi, kendisi için saklanmış olan sadakat, hürmet, samimiyeti almak tenezzülünde bulunmuştur.
Reklam
— Kimler gelirdi sofrasına? Yani en yakın arkadaştan kimdi? — Gelenler değiştirdi... Ama en sık bulunanlar ve en sevdiği kişiler... Mareşal Fevzi Çakmak'ı çok sever, son derece hürmet ederdi. İsmet Paşa’ya çok güvenirdi. Gençler arasında en sevdiği Vasıf Çınar, Ruşen Eşref Ünaydın, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, yaveri Muzaffer Kılıç, Ferit Tek, Şükrü Saraçoğlu’nu da severdi. Necip Ali’yi çok beğenirdi. Yazarlardan Ahmet Emin Yalman, Hüseyin Cahit ve Yunus Nadi Bey'in yazılarına ehemmiyet verirdi. Sonra sevdikleri Fethi Okyar ve karısı Galibe Okyar, Ahmet Ağaoğlu ile karısı Süreyya Ağaoğlu... En çok da Ağaoğululara giderdi. Haftada bir iki defa giderdi. Tezer Taşkıran'ı da çok severdi.
Sayfa 117
Fikriye'm...
Gazi Mustafa Kemal Paşa’sının, İzmir’in tanınmış ailelerinden Uşşakizade’ lerin kızı Lâtife Hanım’la evlendiğini açıklayan bir haber... O anda dünyalar yıkılıyor Fikriye Hanım’ ın yüreğinin üstüne, diyebilmek için mutlaka o anda Fikriye Hanım’ın yaşadığı ruh halini yaşamak yeterli. Aşk denilen o yüce duygunun bir insana neler getirdiğini ve bir insandan neler götürdüğünü bilebilmek için ne falcı olmaya gerek var, ne de bir psikiyatriste... Her insanın, tüm umutlarını ve tüm yaşamını bu kutsal duyguya bağlamış her kadının, o anda duyabileceği hisler ne ise Fikriye Hanım da aynı duygularla sarsılıyor. O geceyi sabaha kadar uykusuz geçiren genç ve hasta kadın, ertesi gün doktorların tüm ısrarlarına karşı koyarak hastaneden çıkıp doğru Münih garına koşuyor. İstikamet: Önce İstanbul, sonra Ankara!..
Sayfa 77
Halide Edip, «Türkün Ateşle İmtihanı» adlı kita- bında, Şevket Süreyya, «Tek Adam» adlı biyografisinde; Mustafa Kemal’ in hayatına giren yeni kadının, zavallı verem hastası Fikriye Hanım’ı, seven ve kıskanan bir kadının gönül acılarına uğrattığını uzun uzun anlatırlar. Ama bu tek taraflı bir aşktır ve Mustafa Kemal’de şefkat ve acıma duyguları uyandırmaktadır. Fikriye Hanım’ın hasta bünyesini gittikçe yakıp kavuran kışkançlık, mektuplarına da yansıyınca, Mustafa Kemal, Münih’ten, Paris’ten gönderilen bu mektuplardan iyice rahatsız olmaya başlar. Bunlar, karmakarışık, ürkütücü ifadelerle dolu, hezeyan mektuplarıdır. Derken günün birinde baskın verir gibi, genç evlilerin kaldıkları Çankaya Köşkü’ne dalacak, yaverlerle tartışırken açıp kapadığı çantasında bir tabanca buluduğu görülecek, köşkten uzaklaştırılmak için bindirildiği faytonda da çekip kendini vuracaktır. Herkes de «Fikriye Hanım Gazi’yi ve Latife Ha- nım’ı vurmak istemiş, başaramayınca kendini vurmuş» diyecektir.
Sayfa 126
— Tanıştıkları sırada Atatürk ve Latife Hanımefendi kaç yaşlarındaydı! — Atatürk 40-41 yaşında, Latife Hanım 22 yaşındaydı. Aralarında 19-20 yaş fark vardı. Fakat Atatürk, «Aramızda 20 yaş var ama, ben senden yaşlı değilim» derdi.
Sayfa 111
Reklam
«— Belki benim çocuğum olmadığında bir hikmet vardır. Çok sevdiğim bir tayımın ölümünden o kadar müteessir olmuştum ki günlerce acısını unutamadım... Yemek yiyemedim ... Ya çocuğumu kaybetmiş olsaydım, ne olurdum, bilmem!..» Aynı kaynaktan tespit edilen bu iki önemli hatıra açıkça gösteriyor ki Mustafa Kemal, «Cumhurreisi» olmaktan çok daha fazla bir «aile reisi», bir «baba» bir «eş» olabilme özlemi içindedir.
Sayfa 99
Atam için
Kadın gözüyle bakmaya lüzum yok. Cihan gözüyle bakın. Dünyanın en yakışıklı insanlarından biri...
Sayfa 129Kitabı okudu
Atatürk’ün aşk hayatı hakkındaki görüşlerini sorduğumuzda Sabiha Gökçen’in yanıtı şöyle oldu: — Ben böyle bir şeye şahit olmadım... Yalnız müsade ederseniz bir hatıramı anlatmak isterim: Atatürk çok nazik, çok temiz ve her haliyle mükemmel bir kişiydi. Kadınlara saygısı fazlaydı. Bir akşam sofradaydık... Çok hassas ve ince ruhlu bir insandı Atatürk... Müziği de çok severdi... Zaman zaman Türk Sanat Müziği sanatçıları çağırırdı köşke... O akşam da müzik sanatçıları vardı. Bir aralık «Gel gitme kadın!» diye bir şarkı okundu... Bu şarkı devam ederken ben Atatürk’ün yanında oturuyordum... Hüzünlendi... gözleri buğulandı ...Ağlayacak hale geldi... Bakıyordum... Neden acaba?.. Neden Atatürk ağlıyor?.. Acaba geçmişteki bir hatırası mı onu duygulandırdı?.. Ertesi gün odasına iyi sabahlar dileğiyle girdiğimde bana şöyle dedi: «— Dün gece nasıl geçti?» «— Siz dün gece bir şarkıya üzüldünüz... Ağla- dınız bayağı...» dedim. Daldı, düşündü. «— Yak şu sigaramı çocuğum!» dedi.
—Sayın Vecihe İlmen, Atatürk'ün dine karşı tutumu neydi? Bu konuda da çok söz edilir. Sizin gördükleriniz, duyduklarınız nelerdir? —Atatürk'e “dinsiz” diyorlar. Asla dinsiz değildi. Fakat laisizme gönülden inanmıştı. En büyük prensibi laisizm idi. Bunu bir keresinde Yunus Nadi Bey'e de söylerken duydum. Bu memleketin din ile devlet işlerinin karıştırılmasından çok ziyan ettiğini biliyordu. Fakat Allah adını her gün zikreden bir adamdı. Din aleyhine tek satır laf ettiğini duymadım.
Sayfa 120Kitabı okudu
«Mustafa Kemal, bakışlarını Neşet Ömer Bey’e çevirdi: «— Bir çocuğum olsaydı çok büyük bir sevinç duyacaktım. Milletime benden sonra, benim neslimden, bana benzer bir evlat bırakmayı çok isterdim.Profesör, bunu çaresi yok mudur?..» Neşet Ömer Bey gülümsüyordu... Eşim söze karıştı: «— Paşam, dedi, bir değil, birkaç evladınız olmalıydı. Belki birisi bir nebze size benzerdi. Çünkü Paşam, size benzemek o kadar güç bir şey ki!..» «Mustafa Kemal’in güzel gözleri uzaklara, derinlere dalmıştı...»
Sayfa 98
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.