Özgünlüğe değer veren yarışma ve jüriler
bir yana, ödüllü sayısız fotoğrafa bakacak
olursak Anadolu taşrası kabaca şöyle bir yer: Kadınlar bütün gün süslü püslü yöresel
kıyafetleriyle geziniyor, hemen herkes atalarından kalma tarihi evlerde yaşıyor
ve sadece ışık huzmeleri pencereden süzülürken erzak hazırlıyor. Atlar yalnızca
günbatımında dörtnala koşuyor, mandalar kaplıcalardan çıkmıyor ve ters ışık yoksa
koyunlar yürümüyor. Koca Anadolu’nun içi -aynı fotoğrafların binlerce kez tekrar
edilmesiyle- boşalmış, coğrafya yapay bir estetiğe hapsedilmiş sanki.
Atlas’ın ulusal ve uluslararası saygın yarışmalarda ödüller kazanmış eski fotoğraf
editörü, fotomuhabiri Kerem Yücel’e fikrini sordum. “Fotoğrafı kurguladıysan ona
‘belgesel’ ya da ‘anı yakaladım’ diyemezsin. Kaldı ki, yarışmalara aynı fotoğraflarla gire
çıka, fotoğrafçı da bir adım ileri gidemez” diyor. Kerem, bu ayki Foto Atlas köşesine
de bir Doğu Ekspresi klişesiyle başladı. İlginçtir, bu ayki kapak dosyamız da trenlerde
geçiyor. Klişelerden kaçan bir göz nasıl görüyor, gelin beraber bakalım