14 Ocak 1975
Çok muhterem Adile Ayda Hanım,
14 Aralık tarihli mektubunuzu ve Yeni yıl tebrikinizi aldım. Teşekkür eder, yeni yılın sizin için de uğurlu, huzurlu ve sağlıklı geçmesini dilerim. Yorgunum. Cevaplarım ve her işim bu yüzden gecikiyor. Nihayet muayenehanesinde aletleri ve küçük bir laboratuvarı bulunan bir doktora gidebildim ve
20 Şubat 1975
Muhterem Adile Ayda Hanım,
Kalp yetersizliği denen arıza bende de, eskiden beri vardı ve hâlâ var. Zannederim, bu da yeni medeniyetin normal bir arızası. Eskiden öldürücü idi. Şimdi bazen öldürüyor. insanın çevreye ve tabiata intibak hassası sayesinde bunu da yenmek imkanı sağlanmış oluyor. Dediğiniz doğru. Artık elimde ne
...Kendilerine milliyetçi diyen güruh da beş Parti halinde bölünmüş olarak kalıyor. Bazı milliyetçi Profesörler bunları birleştirmeğe çalışıyor amma, ordudan sert bir ihtar almazlarsa, birleşeceklerini ummuyorum.
2 Mart 1975
Muhterem Adile Hanım,
Vefalı dost mektubunuz bana, bu kalabalığın içindeki yalnızlıkta, bir deste teselli oldu.
Hiç bir şeyi yokken, bir kaç saat içinde göçen Nejdet Sancar'ın kaybı beni cidden sarstı. Türkçülük cephesinde doldurulmaz gedik açıldı. Her şey oldu amma, yapacak bir şey yok.
Mektubunuzda "son aylarda ölüm bana çok yakın olduğu için... " diye başlayan cümlenizi anlamadım. Bu ne demek? Ben mi yanlış anladım, yoksa siz de mi hastasınız? ölüm size neden yakın olsun ? Eğer hasta iseniz, ben de size, elimden başka bir şey gelmediği için, "Tanrı sizi korusun" diye dua edeceğim . Dilerim ki, başka bir kasıtla yazdığınız cümleyi ben karamsar olarak anlamış olayım. Derin saygılarımı ve rahatsızsanız çabuk şifa temennilerimi yollarım. Tanrı sizi korusun.
### Bazıları tarafından dinsizlikle suçlanan Atsız, sırasına göre şu veya bu dini ve özellikle cahil yobazlığı eleştirmekle beraber, Tannnın varlığına inanan bir insandı ve, görüldüğü gibi, burada dua etmekten söz ediyor.
26 Mart 1975 Muhterem Adile Hanım;
24 Şubat tarihli taziyet mektubunuza, o perişanlık arasında, cevap verememiştim. 19 Mart tarihli mektubunuz beni harekete geçirdi. Geçmiş olsun! Tansiyon denilen nevzuhur hastalık bende de var. Vaktiyle, galiba altı yıl önce, bir defa benim de tansiyonum 23e çıkmıştı. Hiç bir şeyden haberim yoktu. Baş
12 Mayıs 1975
Muhterem Adile Ayda Hanım;
Ben de, aşağı yukarı, sizinkine benzer bir ruh hâleti içinde yaşıyorum. Milliyetçi hükûmet denen kalabalıktan ümidim yok. Yalnız, hiç olmazsa, komünist değiller, diyerek avunmağa çalışıyorum. Aralarında Erbakan bulundukça,bu hükumetin de ummadık bir anda yıkılması hiç de imkansız değil. Siz acaba tekrar üniversiteye dönemez misiniz ? Muhtelif çevrelerdeki dostlarınız vasıtasıyla, yeniden ve tabii bu sefer Profesör olarak avdetinizin kanuni bir şekli bulunamaz mı? Herhalde hariciyecilik daha yorucudur. üniversitede milliyetçi bir Profesörün bulunması ise, büyük bir kazançtır. İsmail Cem'i savunmak için kalabalık bir Profesör, doçent, asistan güruhunun ortaya atıldığını gördükçe insanın bu dünyada Türk kalmadı mı, diyesi geliyor. Ben, kuvvetim nisbetinde Türk Tarihi üzerinde çalışıyorum. Sizi dinliyorum: Eksiğine gediğine bakmadan bitirmeğe uğraşıyorum. Bunun milli bir hizmet olacağına inanıyorum.
Size sağlık ve huzur dileklerimle birlikte, derin saygılarımı gönderirim.
Tanrı Türk'ü korusun.
Atsız
26 Haziran 1975
Çok muhterem Adile Ayda Hanım;
Milletin ve memleketin halini görüp, bedbinliğe kapılmakta haklısınız. Ahlâkın sükutu, hayvani bir kazanç; hırsı, partilerin birbirini yemeleri, dış dünyanın bize karşı takındığı tavır ortaya korkunç bir manzara koyuyor. Fakat buna rağmen ümitler kaybolmuş değildir. Tarihimizde bundan daha müthiş
7 Ağustos 1975
Muhterem Adile Hanım,
İstanbul'da moralinizin düzelmesi ne güzel! Benim için moral düzeltici sebepler doğmuyor. En başta oturduğum apartmanın gaileleri. Bir takım iptidai, avam tabakasından insanlarla mesken ortaklığının acısını çekiyorum. Son müjdeli haber elektrik ve suyumuzun kesileceği haberi oldu. Sebep bazı ailelerin alım vergisini hala yatırmamış olmaları. Onlara elektrik veya suyun kesilip kesilmemesinin farkı yok ki...
Memleketin durumu da ayrı bir üzücü mesele. Lider denenlere hiçbir güvenim yok. Yunan'ın yeni aldığı uçaklar Atina'dan Diyarbakır'a gidip dönecek güçte imiş. Bundan, Yunanlılarla yapılacak bir savaşın bize büyük zaiyata mal olacağı neticesi çıkar. Çünkü sade uçak değil, füze atar deniz birlikleri de alıyorlar. Bizim ise, yedek parçalarımız bile yeterli değil. Bu şartlar altında "Türk tarihi"nin hangi hızla yürüdüğünü tahmin edersiniz.
Derin saygılarımla
Tanrı Türkü korusun
5 Eylül 1975
Çok muhterem Adile Hanım,
Sizinle telefon konuşması yaptıktan sonra, vaktiyle okuduğum bir hikayeyi hatırladım insanlığın tarihini öğrenmek için, ilmi bir heyet kuran genç bir hükümdar, otuz yıl sonra kendisine bir kaç cilt halinde takdim olunan özetleri de çok bularak, daha kısaltılmasını istemiş. Birkaç yıl sonra insanlık
2 Ekim 1975
Muhterem Adile Ayda Hanım
Bundan önceki mektubumda, size anlattığım hikayeye itirazınızı anlıyorum: Hayat sadece ızdıraptan ibaret değildir. Güzel anları ve onların unutulmaz hatıraları da vardır. Vardır amma, insan beyninde iz bırakanlar asıl birincilerdir. Güzel zamanlar hem azdır, hem de, nedense, daha çabuk unutulurlar.
13 Ekim 1975
Muhterem Adile Ayda Hanım,
Güzel süslemeli Bayram tebrikinizi bugün aldım. Teşekkür eder, ben de sizin bayramınızı, geç olmakla beraber, tebrik eder ve sağlıklar dilerim. Bermutat bu bayram da bana külfetten başka bir şey getirmedi. Ötüken'i yöneten iki genç de, çok meşgul oldukları için, henüz Eylül sayımız bile çıkmadı. Seçim maskaralığı da, çok şükür, bitti.
24 veya 27 Senatör çıkaracağını iddia eden Yobazlar Partisi bir veya iki Senatör çıkarabildi. CHP çoğunluk sağlayamadı. AP öteki Partileri tamamen yutamadı. MHP üç senatörlük ve bir mebusluk ile hava alabildi. Şimdi yine hepsi, kazandıkları zaferden bahsedecekler. Bereket versin, Bayramın son günü, 5 yaşındaki torunum geldi de biraz neşelendim. Radyoda işittiği bir şarkıyı söylüyordu. İçinde aşk kelimesi geçti. "Aşk nedir?'' diye sordum. Hiç düşünmeden "çiçek" diye cevap verdi. Kumbarasında biriken paralarla yarış arabası alacakmış. "Onunla uçaktan hızlı gidebilir miyim?" diye sordu. "Hayır" dedim. "Uçağı kim geçer?" dedi. "Füze" dedim. Bir müddet düşündükten sonra: "Füze Allah'ı da geçer mi?" diye sormaz mı? Eskiden hep "Tanrı" diyordu. Galiba MSP'ye intisap etti: İsm-i azam-ı telaffuz ediyor. Bir de, çok konuştuğu için, "Anadolucu" olacağından endişe ediyorum. Bilmem, hiç dikkat etmiş miydiniz ? Anadolucular çok konuşkan oluyor.
Bayram sırasında ben de fazla gevezelik ederek, Anadolu'culara benzemeyeyim. Derin saygılarımı sunarım.
Tanrı Türkü korusun!
27 Kasım 1975
Muhterem Adile Ayda Hanım,
Atatürk hakkındaki yazınızı ve mektubunuzu aldım. Teşekkür ederim. Ciddi meşgalesi olan insanların hastalıklarla uğraşması çok tatsız.
Ankara'ya dönünce, hiç şüphesiz, sizi tedirgin eden şeyleri hatırladınız, yine beni sıkacak şeyler olacak diye düşündünüz, bunun neticesinde de tansiyonunuz
Eserlerinin değerlendirilmesi:
Atsız'ın en önemli edebi eseri şüphesiz, sonradan ölenlerle dirilenler birleştirilerek yayınlanmış olan "Bozkurtlar" romanıdır. öyle düşünüyorum ki, bu eser için "tarihi roman" deyimi yetersizdir. Bu, nesirle yazılmış bir modern destandır. Burada Atsız'ın bir yandan tarihçiliği, bir
Atsız'ın pişmanlığı
İçimdeki ikiliği dışa vurmak ve bir suçluluk duygusundan kurtulmak ihtiyacının şiddetli etkisi ile aşağıdaki satırları karalıyorum.
Bu kitabın başındaki, "Böyle idiler yaşarken'' adlı kitabımdan aktarılma "Atsız ile nasıl tanıştım?" faslında, onu Süleymaniye kütüphanesinde ziyaret