Sayfa Sayısına Göre Auschwitz'de Düğün Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Auschwitz'de Düğün sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Auschwitz'de Düğün kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"O benim babamdı. Ama onu pek tanımıyorum. Aklımda kalmış birkaç hatırası da soldu gitti. Şuralarda bir yerlerde bir ayakkabı kutusu olması lazım, dedemden miras. İçinde mektuplar ve fotoğraflar var. Gerçi fazla değil;
şöyle bir gözucuyla tarayıp görebildiğim kadarıyla. Dedemin ikinci eşi ölmüştü, daireyi boşaltmamız gerekiyordu, apartman yönetimi bizi çok sıkıştırıyordu. Doğr u sunu söylemek gerekirse, şimdiye kadar kutuyu açacak cesareti bulamadım daha kendimde."
Annem ileri gelen bir sosyalistin kızıydı; babam başlar da anarşistti, sonra komünist olmuştu. Hamur u muz epey kaliteliydi, yani. İlk toplantıma katıldığımda henüz on dört yaşındaydım. 1931 ya da 1932'deydi. Galiba 32'de, Ocak 1932. O zamanlar işçi liderleri sınıf mücadelesini ilan eder ken çok başka bir yol izliyorlardı. Çok daha zecri, ama bi raz da safdiL Burjuvaziye yükleniyor, onları yok etmeye uğraşıyorlardı. Diyorlardı ki, burjuvayı şapkasından tanırdınız
(babamın şapka giydiğini gördüğümde dehşete düşmüştüm),
Bastonundan tanırdınız
(bir kez daha dehşete düşmüştüm, çünkü babamın hastonu da vardı),
kravatından tanırdınız.
(ve eyvah! onun kravayı da da vardı). Diyorlar dı ki, burjuvazi emekçilerin kanını emiyor. Felç olmuş gibiydim, tastamam felç olmuştum. Ağzımı açıp tek söz ede memiştim. Kimsenin suratma bakmaya cesaret edemiyor, tir tir titriyordum; bakın hele, burada bir kan emicinin kızı oturuyor, gebertin onu, demelerinden korkuyordum...
Annemin sözü hiç geçmezdi. Gerçekten hiç geçmezdi. O zamanlar öyleydi bu işler. Erkekler özgürlüklerini iste dikleri gibi kullanabiliyorlardı. Peki, ya kadınlar... Ah, şu kadınlar! Dokuzda eve, on ikide yatağa.
Mağlup bir ordunun ve kaybedilmiş bir davanın temsilcileriydik. Birincisini silahlarımızı teslim ettiğimizde anlamıştık. İkincisini zamanla öğrenecektik.
Neredeyse herkes katılıyordu kurslara. Amaç yeni bir şeyler öğrenmek değildi sadece; daha önemlisi birlik bütünlüktü ve dikkatimizi dış dünyadaki gelişmelerden ve şahsi kaderimizle ilgili belirsizlikten başka taraflara çekmekti.
Haydi, çabuk, kımıldayın biraz! diye bağrıyordu SS er leri, Rudi'nin varışından on altı ay sonra trenlerin burada ki istasyonuna varınca. Ortalık kapkaranlıktı, gecenin kö rüydü, karartma uygulanıyordu. Koşar adımlarla kampa doğr u sürdüler bizi. Burada duvarların dışındaki bekleme binasına kapatıldık O sıralar bu binanın inşaatı henüz bit memişti. Şafak sökünce ana giriş kapısından içeriye yürüt tüler bizi. Bir bina blokuna soktular, yıkandık, traş olduk, kaydımızı aldılar. Elbiselerimizi elimizde taşıyorduk, aya ğımızda tahta takunyalar vardı.
Çocuklu bütün kadınlar kamyonlara yüklenip bilmediğimiz bir yere nakledildiler. Oğlum yanımda olmadığı için sevinçten havalara uçacak gibi oldum. Kamptaki dördüncü günümde ölümlerden ölüm beğeniyordum, ama onuncu günün akşamı halen hayattaydım.