‘’Aiden’a gelince.’’ Durdu. Gözlerim yanmaya başlamıştı. ‘’Hiç onun kadar kırılmış birini görmemiştim. Ama kırılmakla kalmadı, kırdı da. Kahrolası Akit binasını ateşe verdi.’’
Jennifer L Armentrout benim için Fantastik roman yazarları arasında birinci sıralarda yer alır. Kendisini ablam sayesinde tanıdım ve her okuduğum kitabını iki ve ya üç gün içerisinde direk bitirdim. Soluksuz okunabilecek oldukça içten,sevimli ve macera dolu bir hikayesi var bu serinin de … Sonuna kadar sizi içerisine çekecek bir hikaye. Ben yirmili yaşların başında okuduğum için o zamanlar için hele oldukça vazgeçilmez eserlerden biriydi. Alex ve Aiden sizleri gerçekten çok güzel ve tatlı bir hikaye ile buluşturacak. Tabii yazar da oldukça hoş yazmış konuyu klişe olmaktan uzak ama bir o kadar da eğlenceli bir romandıTüm arkadaşlar için uygun olur mu bilmiyorum fakat fantastik konularla ilgilenen ve böyle şeyler okumayı sevenler pişman olmaz.
Kitabın sonu söyle bitiyor:
" Bizler artık yarı tanrıyız."
"Gerçekten yarı tanrıyız."
"Bu ne anlama geliyor biliyor musun? Hakkımızda hikayeler anlatacaklar. "
"Anlatıyorlar zaten."
Eveeeet serinin son kitabı bitti. Bir tık hayal kırıklığına uğradım Alex ve Aiden' ın çocukları olacağını düşünmüştüm sevinmiştim. Öyle olmadı.
Sonunu da pek beğenemedim Alexi yarı tanrı yapan Apollo ölmemesini sağlaya bilirdi. Ama böyle olunca da ölümsüz oldular.
Sethin yaptığı kalbime dokundu resmen, kendisini en basindam beri sevmemiştim, çünki güç bağımlısı olacağı belliydi. Ama düzeleceği de belliydi. Kendini feda etmiş gibi oldu ama bu çök normal bir şekilde anlatıldı. Şöyle ki ilk Apollyon Alex olmalıymış, Ama Ares karışmış işin içine ve Seth olmuş. Bunu biliyormuş kendini ikisi Yeraltı dünyasında görə bilsinler diye feda etti. Bu kitapda Sethe puanım 9. Beni en çok etkileyen nedendir bilmiyorum ama Alex Ateşle dövüşüp (tüm kemikleri kırılana kadar, ve ölümü arzulayacak kadar) kendine geldiğinde Seth de bir sessizlik oluyor ve gücünü ona verdiğini hiss ediyor. Gerçekten bu kısım baya etkiledi. Ares öldükten sonra Alexi öldürmesin diye yalvarırken karşılıksız aşkı dikkat çekiyor. Zaten kitapta tek beğenmediğim aşk üçgeni .
Sonu da güzel oldu. Farklı bir şekilde ola bilirdi ama o zaman klasik olurdu. Neyse ki sevenlerinin kovuştu.
AvcıJennifer L. Armentrout · Dex Yayınevi · 2016726 okunma
Savaşmak İçin Harika Bir Gün!
Serimizin son kitabındayım artık. İçim bir buruk aslında. Özellikle üçüncü kitapla birlikte o kadar güzel ilerlediki seri bitmesini hiç istemiyorum o yüzden.
Avcı, Alex’in yurt odasında kendisine gelmesiyle başlıyor. İlk bir kaç bölüm durağan geçsede sonrasında olaylarımız öyle bir başlıyor ki dur durak bilmeden son satırlara kadar devam ediyor. Kitabı elinizden bırakmak istemeyeceksiniz bile.
Kitabımıza damga vuran şey Seth’in fedakarlığı. Yazarımız ilk ondan nefret ettirdi sonra ise onu bize sevdirdi. Açıkcası kitabın son sayfalarını okurken yaşanılan olaylar hiç olmaz gözüyle bakıyordum. Güzel bir sondu.
Beni rahatsız eden bir kaç şey oldu kitapta. Birincisi kesinlikle yazım hataları. İlk iki kitaptan sonra azalmıştı bu ama son kitapta çok fazla göze çarptı. İkinci şey ise karakterlerin isimlerinin yanlış yazılması. Kim konuşuyor anlayamıyorsunuz böyle olduğunda. Diğer şey ise Alex ve Aiden’ın her boş anlarında bunu avantaja çevirmesi. Sanki yazarımız sayfaları uzatmak için bunu kullanmış gibi. Bundan dolayı bir puan kırdım kitaptan.
AvcıJennifer L. Armentrout · Dex Yayınevi · 2016726 okunma
“Kimileri der ki, hayat sana limon verirse limonata yaparsın. Fakat hayat sana canına okumayı aklına koymuş, gözü dönmüş bir tanrı verirse savaşa hazırlanır, cennete gitmeyi umarsın.”
"Bakın beyler yanlış hatırlamıyorsam Tanrı Katili ben olacağım ki bu da beni feci belalı bir tip yapar. Perses'ten ders alınca da önümde kimse duramayacak."
"Desteğe ihtiyacın olmayacağı anlamına gelmez ki." Diye cevabı yapıştırdı Seth.
Gidip bir yerlerde kussaydı ya. Bağlantıdan sızan mide bulantısı yüzünden güçlükle yutkunuyordum.
"Ares'le tek başına karşılaşmayacaksın." Diye ekledi Aiden.
Keşke Aiden da Seth'le gidip o kusarken onun saçını falan tutsaydı.
"Ee neymiş peki?"
"Bize bir plan gerekiyor," diye yanıt verdi.
"Vay anasını." Seth de kollarını göğsünde kavuşturdu. "Daha önce hiç duyulmamış bir şey bu."
"Seth," diye tisladim ona pis pis bakarak.
"Sorun değil," diye yanıtladı Apollo. Seth'e çocuklarını sakla der gibi çok ürpertici bir şekilde gülümsedi. "Hiç beklemediğin bir anda seni kedi çişi kokulu pembe bir çiçeğe dönüştüreceğim."
Titreyerek nefesimi salıverdim. "Sırf benim için değil senin için de geliyor."
"Biliyorum." Seth duygusuzca gülünce ona baktım. "Ama bana senden başkasıyla şantaj yapamaz ki."
"Hem yarın bir de koca ordunun olacak. Bu işte yalnız değilsin. Asla da yalnız olmayacaksın."
Gözlerim dolmuştu ağlamamak için gözlerimi kırpıştırdım. "Galiba sen boş zamanlarında söylenecek doğru şeyler kitabını ezberliyorsun."
Hafifçe güldü sonra küçük bir öpücükle dudaklarıma dokundu. "Yok Alex seni seviyorum o kadar."
"Frankenstein'a benziyorum."
"Çok güzelsin."
"Saçı kuaförlük okulundan terk biri tarafından kesilmiş bir Frankenstein'a hem de."
Gözlerimiz yine buluştu. "Benim gözümde hiç şu ankinden güzel olmamıştın."
"Gözlerini bir doktora göstersen sen."
Hafifçe gülümsedi. "Sen de kafanı göster."