Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Avrupa Türkiyesi'ni Kaybımız

Yılmaz Öztuna

En Eski Avrupa Türkiyesi'ni Kaybımız Gönderileri

En Eski Avrupa Türkiyesi'ni Kaybımız kitaplarını, en eski Avrupa Türkiyesi'ni Kaybımız sözleri ve alıntılarını, en eski Avrupa Türkiyesi'ni Kaybımız yazarlarını, en eski Avrupa Türkiyesi'ni Kaybımız yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nasıl 93 Felâketi, Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesinin (1876) neticesi ise, Balkan Felâketi de, İkinci Abdühamid'in tahttan indirilmesinin (1909) neticesidir. Her iki darbenin de ardında İngiltere vardır ve her ikisi de, bazı Osmanlı devlet adamları ve subaylarına çengel atılarak icra ettirilmiştir.
Önsöz
Bütün tarihimizin en büyük kaybı, Rumeli'ni elden çıkarmamızdır. Tuna ve Adriyatik'ten Meriç çizgisine çekilmemiz, iki safhada oldu: 1877-78 Rus Savaşı ve 1912-13 Balkan Savaşı. Bu iki savaşı da kaybeden Osmanlı Devleti, Rumeli'ni bıraktı ve imparatorluğun kanatlarından biri koptu. Bu küçük kitabımızda, Osmanlı Türkiyesi'nin iki trajik dönüm noktası, geniş okuyucu kitlesi için anlatılmıştır. Türk ve Türkiye düşmanlarının ağlarını nasil uzun vâdede, fakat planla, sabırla ve kararlılıkla ördükleri, İmparatorluk Türkiyesi'nin kendisini bu ağlardan nasıl ve niçin kurtaramadığı açıklanmıştır. İhanetler, yetmezlikler, yeteneksizlikler, bazı sahifelerde okuyucuyu bunaltacaktır. Fakat bütün bunlar, tarihimizin ta kendisidir. Bugün için de sonsuz ibret dersleriyle doludur. Anadolu'ya sığınmış bir Türkiye üzerinde ayni planlar düşünülmüş, yürürlüğe konmuştur. Bugün milyonlarca vatandaşımız, 93 ve Balkan facialarının göçmenlerinin, Tuna'yı Adriya Denizi'ni bırakanların torunlarıdır. Onların sayısından fazla bir nüfus da, terk ettiğimiz ve 500 yıl Türk yurdu olan ülkelerin topraklarında yatıyor. Onları sonsuz rahmet dileğimizle anıyoruz.
Sayfa 9
Reklam
Edirne
Ancak Türklüğün Balkanlardaki göstergesi, Edirne'dir. Büyük Edirne, Balkanlar'daki Türk hâkimiyetinin mükemmelliğini, küçülmüş Edirne ise en dar sınırlara itilmişliği sembolleştirir. 1669 yılında Edirne'de 160 mahalle, 300 kadar cami ve mescid, bazıları yüksek tahsil veren 24 medrese, 220 mektep, 6.000 dükkân, 28 kütüphane, 32 umumî hamam, 53 kervansaray, 53 ticaret hanı, 8 kâgir ve 5 ahşap köprü bulunuyordu. Edirne'deki padişah sarayı, Topkapı Sarayı'ndan büyüktü. 1700'de Edirne 350.000 nüfusuyle Avrupa'nın İstanbul, Paris ve Londra'dan sonra 4. şehri idi. 1825'te bile 300.000 nüfusuyle Londra, İstanbul, Paris, Napoli, Petersburg, Viyana'dan sonra Avrupa'da 7. idi. 1850'de 200.000 nüfusla 23.'lüğe düşmüştü. Edirne'nin tarihi boyunca düştüğü minimum nüfus, 1945 sayımında görülen 29.000'dir.
Sayfa 20
Bir ilçe bırakmamak için savaşa giren devlet adamlarımız, harbin sonunda, bugün üzerinde 40 milyon insanın ve birçok devletin yaşadığı muazzam ülkeleri bıraktılar. Yeşilköy'e kadar gelen ve Türk topraklarını çiğneyen Ruslar'ın zulmü büyük oldu. Yüz binlerce sivil Türk, hunharca doğrandı. Rumeli'nin birçok yerinde Türkler, ekseri- yet olmaktan çıktılar. Rus kılıcından kurtulabilen bir milyondan fazla Türk, 500 yıldan beri oturdukları topraklarını ve her şeylerini bırakarak İstanbul'a oradan çeşitli yerlere akıp gittiler. Göçmen kafileleri, devletin karakteristik manzarası hâline geldi. Türk’lüğe karşı böylesine bir irk imhâsı savaşı açan Ruslar, gene de ilık denizlere inemediler.
Sayfa 24
Bazı şeyler hiç değişmez
Bosna-Hersek'te ayaklanma devam ederken, 2 Mayıs 1876'da Tuna vilâyetinde, yani bugünkü Bulgaristan'da da büyük bir isyan patladı. İsyan, tamamen Rusya'ca plânlanmış ve silâhlandırılmıştı. Rusya’dan silâh alan 55 Bulgar köyünün erkekleri, Türk köylerini bastılar ve 1.000 kadar Türk'ü büyük vahşet sahneleri içinde öldürdüler. Bugünkü Bulgaristan'da bu tarihte Türkler, Bulgarlar'a nisbetle pek hafif bir çoğunluk teşkil ediyorlardı. Bulgarlar'ın sayısı Türkler'inkinden azdı. Müşir Abdülkerim Nâdir (Abdi) Paşa, iki tümenle âsîlerin üzerine yürüdü. 39 gün süren isyan, şiddetle bastırıldı. 4.500 âsî öldürüldü. Bu haber, Avrupa basınına, Türkler'in on binlerce Bulgar'ı öldürdükleri, yüzlerce Bulgar köyünü yerle bir ettikleri şeklinde intikal etti. Dehşetli bir Türk aleyhdarı propaganda, Avrupa'yı sardı; Atlas Okyanusu’nu aşıp Amerika'ya yayıldı.
Müşirler arasındaki çirkin ve aşağılık rekabet ve düşmanlıkların vesikaları elimizde ve yayınlanmıştır. Bunlar, inhitat devri Türkiye'sindeki mânevî yapının ve vatan sevgisinin nasıl çöktüğünü göstermektedir. Aynı zamanda savaşın Yıldız' dan gûyâ II. Abdülhamid tarafından yönetildiği için kaybedildiği efsanesini de çürütmektedir. Aslında Yıldız'daki seraskerlik (harbiye nezâreti) kurmayları, Türk müşirlerinin zararlı davranışlarını önlemek için usûlen padişah nâmına emir veriyorlardı.
Sayfa 38 - 93 Harbi
Reklam
Gazi Osman Paşa
30 Temmuz 1877'de Ruslar, 50.000 asker ve 184 topla Plevne'ye saldırdılar. Osman Paşa'nın 23.000 askeri ve 58 topu vardı. General Krüdner, selefinden daha şanssız oldu. 7.305 ölü verdikten sonra bozulan ordusunu zorla toplayıp Plevne önlerinden çekildi. Bu, İkinci Plevne Muharebesi ile Osman Paşa'nın adı bütün dünyada duyuldu ve ün kazandı.Sonuncu vuruşmada sadece 100 şehit ve 400 yaralı vermişti.
Sayfa 40
Petersburg'da sarayları muhafaza eden hassa alayları ve Ukrayna Kazakları'nın süvari birlikleri bile Plevne 'ye yığıldı. Eylülün ilk haftası içinde Plevne önüne Ruslar, 6 yeni tümen sevketmişlerdi. Bu da yetmedi. Çar II. Aleksandr, 50.000 kişilik Romen ordusunu, Romanya Prensi I. Karol'e şu meşhur telgrafı çekerek, imdadına çağırdı: "İmdadımıza gel! Ístediğin gibi, istediğin yerden, dilediğin şartlarla Tuna'yı geç! Acele Plevne'de yardımımıza yetiş! Türkler bizi mahvediyorlar! Hıristiyanlık, dâvâsını kay- betmek üzeredir!"
Sayfa 44
93 Harbi'nin en büyük ve unutulmaz kahramanı, Gazi Osman Paşa'dır. Savunma savaşında, dünya askerlik tarihine yeni prensipler getirmiş ve bütün dünya askerî tarihlerinin müttefikan beyan ettikleri üzere, tarihin en parlak müdafaa muharebelerinden birini yapmıştır. XIX. asırda Türk milletinin yetiştirdiği, gerçek dehâ sahibi tek asker olarak kabul edilebilir.
Sayfa 54
Özetle 93 harbi
93 Harbi, Türk imparatorluğunun dağılmasını ve yıkılmasını haber veren büyük bir olaydır. Bu yıkılış 1912-13 Balkan Harbi ile başlamış ve 1914-18 Birinci Cihan Harbi ile tamamlanmıştır. Bu bakımdan 93 Harbi, Türkiye tarihinin en büyük felâketlerindendir. Bu harbin neticesi olarak imzalanan, zarar ve toprak kaybı bakımından çok feci olan Ayastafanos ve Berlin Muahedeleri, Karlofça'dan (1699) beri Türkler'in imzaladıkları en kötü anlaşmadır. 93 Harbi'nin felâketi, aşağıda anılacak olan büyük ülkeler kaybından ibaret olmadı. Bir milyonun üzerinde göçmen, bugünkü Bulgaristan topraklarından İstanbul'a doğru aktı; Rumeli ve Anadolu'ya dağıldı. Bulgaristan'da yarı nüfusu teşkil eden Türkler, azınlık durumuna düştüler. 93 Harbi'nden sonra ardı arkası kesilmez göç kafileleri, Türk tarihinin karakteristik bir manzarası haline geldi. Balkan Türklüğü, beş asırdır muhafaza ettiği saydı- ğı toprakları bıraktı. Türkler'i göçe, topraklarını ve servetlerini bırakarak gitmeye zorlamak için Rus müstevlîleri ve Balkanlar'ın bağımsızlık kazanan devletleri, her türlü zulüm ve baskıyı yaptılar. 93 Harbi'nin en büyük katliâmı, General Gurkoʻnun mâmur bir Türk şehri olan Eski Zağra Türkleri'ni toptan kılıçtan geçirmesidir.
Sayfa 55
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.