Yaşamak elbette güzel, hatta en güzel şeydir ama insanın onuruyla! Bağnazlığın, yobazlığın karşısında korkudan titreyip çamurlara bulanarak, çirkeflerde sürünerek değil.
“Bu dilekçeyi imzalayanlar, Devlet Başkanına göre
‘kendilerini aydın zanneden bazı kişiler’dir.
Aydın olanlar, aydınım diye ortaya çıkmamalıdırlar.
Bizler bu dilekçeyi yazar ve imzalarken bunun karşılığında
aydın olduğumuz için bir minnet beklemiyorduk ve
aydın olmanın ayrıcalıklarından yararlanmaya kalkmış değildik.
Emekli olduktan sonra holdinglerin yönetim kurullarında
ve büyük sermayeli ticaret kuruluşlarında ve bankalarda
ve benzeri büyük sermaye gruplarında ve özel girişim kuruluşlarında
ve dış alım-satım firmalarında, yüksek çıkarlar karşılığında
hiç anlamadıkları işlerde ve hiç çalışmadan görev alan
ve aç gözleri hiç doymayan yaşlı kişilerin aydın olduklarını
söylemelerinden utanmaları nasıl gerekirse,
bu dilekçeyi yazıp imzalamak karşılığında
–bugünkü yönetimin tutumunu bildiğimizden–
nimet değil külfet, ödül değil ceza bekleyen bizler de
kendimizi aydın sanmaktan onur duymaktayız.
Bu dilekçeyi imzalayanlar arasında salt ulusal düzeyde değil
uluslararası düzeyde sanatçılar, yazarlar, gazeteciler,
bilimciler, hukukçular, eski bakanlar vardır.
Bunlar aydın değillerse, Türkiye’de Aydın ilinden başka aydın kalmaz.”