Her yeni büyük buluşla birlikte insanoğlu ampirik bilgilerinin ufkunu genişletip yaşama olanaklarını yenilemekle kalmamış, yeni bir kozmik düzey keşfetmiş, başka bir gerçeklik düzeni deneyimlemiştir.
Zamanın bir evresinde simyanın temel fikri haline gelen madenlerin dönüştürülmesi şu inançla doğrulanmaktadır: Her maden maddenin en mükemmel haline ulaşabilir, Altın haline gelebilir.
Babillilerin madenlere göksel bir köken atfetmeleri onlardaki kozmolojik tasavvurlar nedeniyle midir, yoksa tam aksine bu tasavvurlar göktaşlarını erken bir dönemde gözlemleyebilmiş olmaları ve bildikleri ilk demirin de bir göktaşı demiri olmasının bir sonucu mudur, bunu bilemiyoruz.
İnsanoğlunun -büyümeyi sağlayan teknik ve ritüeller yoluyla- doğayı kusursuzlaştırabileceğine olan inancı Mezopotamya tarihindeki ilk zihinsel sentezlere kadar gitmektedir.
İnsanoğlu doğayı tamamlayarak kendini tamamlamayı düşünmekteydi. İşte her tür "büyü"nün anlamı budur: Kozmosu "örnek" alıp onun güçlerini kullanarak mükemmelliğe ve özerkliğe ulaşmak.
Çin'de inci evrensel dölyatağını simgeleyip onu taşıyan kadına doğurganlık verirken, Yeşim ebedi, değişmeyen güneş ilkesini simgeler; onu taşıyan kişi de bu büyüsel erdemleri özümser; bu erdemlerse ölümden sonra o kişinin cesedinin çürümesini bile engelleyecektir.