(…) Bir sahneyi -ya da bilinçli olarak bir anıyı- zihnen çağırdığımızda onu bozuyoruz ve sonsuza dek değiştirmiş oluyoruz. Hatıralarımız kütüphanedeki eski kitaplar gibi toz içinde ve hiç değişmeden durmuyor; canlı ve nefes alan varlıklar. Bugün geçmişe dair hatırladığımız şey, hatırayı her çağırdığımızda gerçekleşen düzeltme ve yeniden şekillendirmenin ürünü. Başka bir deyişle, şimdiki deneyimlerimiz geçmişe dair bakış açımızı şekillendiriyor.
Etkin iletişime alışık değilseniz, vermek istediğiniz mesajı açık ve kesin bir şekilde yazmak çok faydalı olabilir. Bunu öfkeliyken yapmamak daha iyi olur ve ihtiyaçlarınızı karşılamak için, partnerinizi kıskandırmak gibi dolaylı stratejiler kullanmanızı tavsiye eden arkadaşlarınızı görmezden gelmeniz de önemlidir. Mümkünse bağlanma konusunda danıştığınız kişiden, güvenli bağlanan bir arkadaşınızdan ya da etkin iletişimin ilkelerine aşina birinden doğru kelimeleri seçmekte yardım isteyebilirsiniz. İçerikten emin olduğunuzda, kulağa nasıl geldiği konusunda rahat edene kadar kendi kendinize tekrarlayın. Yazmak sizi rahatlatabilir, korkularınızı aşarsınız ve “repliklerinizi” unutmazsınız. Böylece partnerinize güvenle hitap etmeniz kolaylaşır. Bir kere yaptıktan ve olumlu etkilerini gördükten sonra etkin iletişim bir parçanız haline gelecek.
Aslında, özel birine yakın olma ihtiyacı o kadar önemlidir ki beynimizde bağlanma figürlerimizle (ebeveynler, çocuklar ve partnerler) bağlantı kurma ve bunları düzenleme için özel bir biyolojik mekanizma var.