Dünya sevgisi, hayatı sevmek hayattan ayrılmamak istemek gayr-ı İslâmî bir hastalıktır. Ölüm korkusu bir hastalıktır. Çünkü mü'min ölünce cennete girecek. Cennete, daha güzel bir yere gitmekten niye korksun ? İnanmayan insan korkar. İnanç zayıfladıkça korku artıyor. İnanç kuvvetli olduğu zaman hiç o korku olmuyor.
Çünkü hayat bir imtihandır. Bu imtihanın kazanılması, müslümanca yaşamak ve İslâm için çalışmakladır. İnsanın müslüman olarak yaşaması alt kademesidir. İslâm için çalışması üst rütbesidir, first classıdır. Yani birinci sınıf Müslümanlık, İslâm için çalışmakladır.
Mü'min mü'mine faydalı olur. İslam'ın en güzel yönlerinden birisi; müslümanlar bir vücut gibidir. Nasıl bir yerinde bir ağrı sızı olduğu zaman bütün vücut gece ateşler içinde kıvranır ve geceyi uykusuz geçirirse onun gibidir.
Kâfirin niye kâfir olduğunu tahlil etmek lazım. Ama kâfirin neden kâfir olduğunun mantıklı bir cevabı yoktur. Küfrün ve inançsızlığın, ateizmin bilimselliği yoktur. İncelenirse tamamen hissî ve inadî bir şeydir.
Doğruyu bulmak ve uygulamak lazım. Biz de gözümüzü açalım yanlış işler yapmayalım , aldanmayalım, şaşırmayalım. Sonra Cenâb-ı Hakk'ın kahrına, gazabına uğramayalım. Aksine, sevdiği kul olalım. İki cihanda aziz ve bahtiyar olalım.
İnsanı Allah'ın emrini tutmaktan alıkoyan bu çarpık duygular, gerçeği gördüğü halde gerçeğe uydurmayan duygular; bunlar çok önemli. Hiçbir insanın böyle duyguların esiri olmaması lazım. Çünkü bu dünya hayatı fânîdir, kısadır, hiçtir, sıfırdır. Âhiret hayatı ebedîdir, bâkidir. Âhirette cennete gitmek varken cenneti kaçırmak, ebedî olarak cehennemde yanmaya sebep olacak bir duygusuzluk, ilgisizlik veya karşı geliş veya küfür veya inkâr içinde olmak çok yanlıştır.