Sosyal medyada herkesin öve öve bitiremediği bir serinin ilk kitabı ile daha geldim. Ama maalesef ki bu serinin de gereksiz abartıldığını düşünüyorum. Artık bir şey çok popülerse okunmamalı mantığına geçiş yapacağım galiba.
Uzun bir serinin ilk kitabı olduğu içim bazı şeyler belki mazur görülebilirdi fakat kitapta neredeyse hiç olay yok. Yaklaşık 250 sayfa boyunca boş boş ana karakterin dokunamıyorum, kimseye acı çektirmek istemiyorumlarını okuyoruz. Sonlara doğru azıcık olaylar olmaya başlıyor ama burada da yazarın dilinin yetersizliğinin kurbanı oluyoruz. Hiçbir şey kafamda canlanmıyor, hatta okurken bu ne ya dediğim çok yer oldu.
Yazarın dili demişken, dili o kadar yavan ki dördüncü sınıfa giden ve bir şeyler yazmaya çalışan biri bile bu basitlikte cümleler yazabilir. Olayın çeviriden kaynaklı olduğunu da pek düşünmüyorum çünkü okurken cümlelerin İngilizcelerini kafamda canlandırınca onlar da aşırı basit kaçıyordu. Dex’in çeviri ve editörlüğü bildiğimiz gibi zaten. Hala bu kalitesizlikle nasıl kitapları bu denli pahalı oluyor anlamıyorum cidden.
Her şeye rağmen kitabı okumak istiyorum diyenler için özet geçip yazımı sonlandıracağım. Kitaba distopik bir eser diyebiliriz. Dokunduğu insanlara acı çektiren ve öldüren Juliette tam 264 gündür akıl hastanesindedir ve son yaptığından beri kimseye dokunmamıştır. Fakat bir gün yanına Adam diye bir oda arkadaşı koyarlar ve o günden sonra hayatı değişmeye başlar. (Not: Adam ana karakter değilmiş fakat galiba ilk iki kitapta ana karakter oymuş gibi okuyoruz.)
Okumak isteyenlere keyifli okumalar dilerim.