Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bir Manifesto

Batı Irkçılığının Kaynakları

Merryl Wyn Davies

Batı Irkçılığının Kaynakları Gönderileri

Batı Irkçılığının Kaynakları kitaplarını, Batı Irkçılığının Kaynakları sözleri ve alıntılarını, Batı Irkçılığının Kaynakları yazarlarını, Batı Irkçılığının Kaynakları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
95 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Batı Irkçılığının Kaynakları
Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfiyle başlayan sürecin kısa bir hikayesi anlatılır. Anlatım, biz ve ötekiler üzerinden yürür. Biz dedikleri Batı kültürü yani keşfe çıkan ya da emperyal bir sevdayla yola çıkan ile öteki dedikleri, Hristiyan Batı kültürü dışındakiler arasındaki çatışma kastedilir. Bu yeni dönemde Batı, öteki dedikleri ve hatta
Batı Irkçılığının Kaynakları
Batı Irkçılığının KaynaklarıMerryl Wyn Davies · Yöneliş Yayınları · 19974 okunma
Dünyanın sürekli ve gerçek insanları Hristiyan terimleri ve geleneklerinin kültürel yaşamlarına adapte edilmesiyle yeni bir tarih anlayışının ortaya konulmasında araç olarak kullanıldı.
Reklam
Batı Avrupa’nın modern şeklini alması, Haçlı Seferleri’nin etkisi altında olmuştur. Haçlı döneminin belki de en etkili mirası, Batı düşüncesinde katı dinî geleneksellikle tekdüze hayât arasında kurduğu çözülmesi güç bağdır. Gelenekten kopmak sapıklık, farklı olmak ise afaroz edilmeyi gerektiren bir durum idi. Avrupa veya ötesinde, güvenilir tek vatandaş, Roma Kilisesi'nin emirlerine uygun yaşayan insandı. Bunun ötesindeki bölgeler, vahşiliğin hakim olduğu yerdir.
Haçlılar, Kudüs’e ulaştığında, Tyre Başpiskoposu William Historia Rerum in Partihus Transıiıarins Gestarum (12. asır)’da şunu yazıyordu: “Karşılaştıkları her düşmanı, hiçbir ayrıma tabi tutmaksızın yere serdiler. Her taraf kan gölüne dönmüştü, her yerde parçalanmış kafa kümeleri vardı, katledilenlerin cesetlerini çiğnemeden bir yerden bir yere yürümek imkânsızdı.
Birinci Haçlı Seferi, Clermont’ta, 1095 yılının Kasım ayı sonunda Papa Urban tarafından ilân edilmiştir. Bununla birlikte ilk katliam, Müslümanlara karşı değil; Worms, Mainz ve Trier’daki Yahudi topluluklarına karşıydı. Orta Doğu’daki ilk karşılaşma, evvelâ bir Hristiyan şehri olan Antakya’da olmuştu.
Haçlı Seferleri, Aztek başkenti Tenochtitlan’ın harabelerinde meyve veren inanmayanlara karşı geniş ölçekli, uluslararası bir Hristiyan saldın başlattı. Meksika başkentinin ayin merkezî, Hristiyan kiliselerinin, parçalanmayı ve diğer bir medeniyetin hakimiyetine şehadet edercesine yükseltilmesinden önce, yanan bir moloz taşına dönmüştü.
Reklam
11. yüzyılın sonunda Aziz Augustine’nin eseri olan faal kilise geleneği. dış dünyaya yöneldi. Aziz Augustine, Hristiyan Roma toplumunun medenî temeline geleneksel inancı, yerleştirdi. Luka İncili’ndeki bir bölümü “Onları (Hristiyanlığa) girmeye zorla!” (4:23), kullanarak, onun sapık mezheplere karşı nefreti, Paul Johnson (1978)’un ifade ettiği şekilde yapıcı bir zulüm doktrini oldu. Bu doktrin, Biz ve Onlar arasındaki açık ideolojik çizginin keskin kenarı olup bunun etrafında Batı Medeniyeti’nin Ötekiler’le ilgili varis olduğu tüm izler düzenlenip teşhir edildi.
Eski Yunan bilimi. Roma eğitiminin ve aydın yaşamının temeli idi. Tüm bu külliyat, Yaşlı Pliny (ö. M.S. 79)’nin eserlerinde toplanmıştır. Pliny'nin Historia Naturalias adlı eseri Orta Çağ boyunca sembol bir eser idi (geniş haşiyeli nüshası, Kristof Kolomb’un kütüphanesinde bulunmaktadır). Pliny, bilinen dünyayı 13 kitapta incelemiş;
Bazı insanların Yunanca bilmediklerini söylemek, bunların akıl yetisine sahip olmadıklarını, mantıklı hareket edemediklerini, zihinlerinin yeterince gelişmediğini ve tutkularının önüne geçemediklerini ima etmekte; bunlar, aklı idrak etmelerine rağmen, hakiki bir muhakeme gücüne sahip değillerdir. Barbaroi kavramı, Yunanca konuşmayan tüm insanlara şamildir.
Barbar kimdir?
Barbar kavramı Avrupalılara Eski Yunan’dan miras olarak kalmıştır. Barbaroi den türeyen bu kelimenin asıl anlamı, Yunanca konuşamayan kişi demektir.
Reklam
Orta Çağ tarihinin, coğrafyasının, mitinin veya efsanevi seyyahların hikâyelerinin önemi; onların deneysel doğruluğuna veya yanlışlığına değil, bunların gerçekmiş gibi algılanıp ona göre hareket edilmesi yetisine bağlıydı.
Kolomb’un Hindistan’ a hep batı istikametinde giderek varma iddiası, onun bir bakıma aydınlanmış olduğu anlamına gelmez. O, sadece küçük bir dünyanın varlığına kararlı bir şekilde inanan birisiydi.
Halk arasındaki yaygın inanışa göre, Kolomb’un denizcileri, Atlas Okyanusu üzerinden oldukça fazla batıya açılırlarsa, düz bir dünyanın kenarından düşebileceklerinden korkmuşlardı.
Bir önceki yüzyılda, Kara Veba salgınının neden olduğu, nüfusun önemli ölçüde azalması Avrupa toplumlarında yükselmekte olan yeni insanlara boş ve geniş araziler bıraktı.
Fakat, Hindistan teşebbüsünün kaderini belirleyen şey, Kolomb ile birlikte Atlantik’i geçen, eski dünyanın fikirleri ve akisleri idi.