Ne var ki, şimdi onun gözlerine bakarken hissettiği bu mutluluk, için'de dalga dalga yayılıyor ve bu güç onu kollarında geçirdiği her geceyi onun varlığının tatlı sıcaklığıyla uyandığı bir sabaha bağlıyordu. Aşk mıydı bu.?
Ama içimden bir ses onun gerçekten de tehlikeli bir adam olduğunu söylüyordu. Gözlerinde hiç ışık yoktu, sadece dipsiz bir karanlık ve dünyaya karşı hissedilenz derinlere gömülü bir aşağılama duygusu seçiliyordu.
Londra'da sezon başlamış, herkes bu sezonun nasıl olacağını düşünürken gözleri kamaştıran birisi gelir. Londra'ya her sezon Amerika'dan varisler gelir. Bu varislerin yani genç kızların çeyizleri hayli göz kamaştıran türdendir. Amaçları Londra'da unvanı olan birisiyle evlenmek ve ailesinin konumu belirlemektir. Diğer taraftan
Serinin ilk kitabı olan Beni Aşka İnandır, ortalama bir kitaptan fazlası olamadı benim için. Öncelikle yaratılan konunun ve bunun kurgulanışının özel bir yanı yoktu bence. Tamam kız Amerikalı ama bunun dışında hiç bir farklılık hiç bir özellik yok bence kitapta. Beni çok fazla etkilemedi doğrusu.
Karakterlere gelirsek James sert bir karakter olarak verilmeye çalışılmış. Ama Brenda Joyce'un kitaplarını yeni bitirmişken bana çok özel ve sert bir karekter gibi gelmedi. Sophie'yi gerçekten sevdim. Güçlü, pes etmeyen bir kadın. Yaşadığı yeni çevreye uyumu, aile olabilmek için yaptıkları çok hoşuma gitti. Kendini kaybetmeden yolunu bulması hoşuma gitti.
Serinin diğer kitaplarını da okuyacağım ama ciddi anlamda bir hayal kırıklığıyla başladı benim için.
Sophia omuzlarını silkti. "Galiba öyle. İnsanlar birer sırdır, değil mi? Bir insanın aklından ya da kalbinden geçenleri asla bilemezsin. Sana söyleseler bile, her şeyi tam olarak söylediklerinden nasıl emin olabilirsin ki?"
Sophia Wilson, ailesi sonradan zengin olan Amerikalı bir varis. İngiltere'ye iyi bir kısmetle evlenmek ve