Eskiler birisi olumsuz bir şeyi dillendirince, belaya davetiye çıkar ma diye tepki gösterirlermiş. Şimdi bu konular bilimsellik eklenerek parlak ve yeni fikirlermiş gibi çok satan kitaplarda işleniyor.
Konuşmak, sohbet etmek ihtiyacı susuzluk gibi, açlık gibi olup bitenle bi bir şey. İnsanın günlerce, aylarca yalnız başına yaşaması kolay değil. Birisine bir şeyler anlatmak, birisini dinlemek istiyorum.
Topraklar ayarı bozuk bir ölçüyle paylaşılmış. Bizi yerli ya da yabancı yapan ne çok şey icat edilmiş. Ben, bizim olmayan bu ülkede her şeyden çekinen, yürürken bile yeri incitmekten korkan yaşlı bir kadınım.
Öylece sesini duymak hoşuma gidiyor, onu dinlerken zihnim dinginleşiyordu. Bazı sesler öyle değil midir? Bir kuşun ötüşü mesela. Ne dediğini anlar mıyız kuşun? Ya da bir suyun akışından, rüzgârın esişinde çıkan ses ne anlatır bize? Ya bir bağlamanın veya bir kemanın tellerinden doğan müzik hangi dildedir?
Hepimiz bu dünyaya ait değil miyiz?Ya da bu dünya hepimizin ortak evi değil mi? Tek bir güneşi,tek bir gökyüzünü paylaşıyoruz da dünyayı bölüp parçalara ayırıyoruz.
"Konuşmak ,sohbet etmek ihtiyacı susuzluk gibi, açlık gibi bir şey.İnsanın günlerce ,aylarca yalnız başına yaşaması kolay değil. Birisine bir şeyler anlatmak, birisini dinlemek istiyorum"