Bu ideolojiler çağında, yalanlar kolaylıkla gerçeklerin yerini alabiliyor.Genç nesillerin kendi kabiliyetleri, kendi melekeleriyle gerçekleri kavramaları gittikçe zorlaşıyor
Yayın araçlarının kitleler üzerinde yarattığı sosyal baskı, toplumda gitgide büyüyen bir fikrî yeknesaklık teminine yönelmiştir. Ferde kitle haberleşme araçları vasıtasıyla; ne yapması, nasıl davranıp, neler düşünmesi gerektiği ve neyin iyi neyin kötü olduğu fikri empoze edilmektedir.
Oysa doğrudan doğruya kaba kuvvete başvurulması veya kaba kuvvet kullanılacağı tehditleri. kitleleri arzu edilen davranışların tam aksine hareket etmeye itebilir ve bunun sonucu olarak da, başka bir fert veya grubun onlara hâkim olma şansı artar.
Meselâ; Sokrat, öğrencilerinin sorularına birtakım basmakalıp cevaplar vermek yerine onlara karşı-sorular yönelterek, gerçeği kendi kendilerine bulmalarını isterdi.
Sansür yoluyla propaganda iki şekilde olur; Belirli bir görüşe üstünlük sağlamak amacı ile malûmatın kontrol edilmesi ve malûmatın bilhassa tahrif edilerek maksada hizmet edecek bir biçimde kullanılması...
Eğitim ile propagandayı birbirinden ayırmak ise pek güç değildir. Zira eğitim, fikir hürriyetini amaç edinirken: propaganda, karşısındakine, daima önceden belirlenmiş birtakım değer hükümlerini, hazır reçeteleri kabul ettirmeye çalışır.
Propagandacının ilk görevi, hedef aldığı kişilerin dikkatini çekmektir. Bundan dolayı, önce, fikirlerini rahatça aşılayobileceği bir ortamın oluşması için, çaba harcar.
Meselâ sigara reklâmlarında boy gösteren güzel bir kız veya yakışıklı bir erkek, sadece ilgi uyandırmakla kalmıyor; aynı zamanda gençlik, güzellik, kuvvet gibi kavramları da sembolize ederek kitleleri tahrik ediyor ve böylelikle maksada uygun fikrî ortamı hazırlıyor.
Meselâ; çiçekçiler, satışlarını arttırmak için «Anneler Günü» diye bir şey ortaya atmışlardır. Böylelikle, çiçek göndermek, sadece anne sevgisini göstermekle kalmayacak; aynı zamanda Anneler Günü'nde böyle bir davranışta bulunmayı unutanlar mahcup duruma düşeceklerdi.