Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bilim Tarihi Yazıları

Alexandre Koyré

En Eski Bilim Tarihi Yazıları Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bilim Tarihi Yazıları sözleri ve alıntılarını, en eski Bilim Tarihi Yazıları kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilgince Bilgisizlik bilgiç bilgisizlikten çok daha bilgincedir çünkü; Deus melius scitur nescienso* Tanrı, bilmeyerek daha iyi bilir.
Sayfa 7
Erdemi -insanın son ereği, kurtuluşu gerçekleştirilmek isteniyorsa ona sahip olmak ve uygulamak gerek- sevmek gerek, çözümlemek değil.
Reklam
Şu ki, skolastik felsefe -biliyoruz şimdi bunu çok büyük bir şey olmuştur.- Avrupa'nın felsefi eğitimini gerçekleştirenler, bugün hala kullanmakta olduğumuz terminolojimizi yaratanlar skolastiklerdir; çalışmalarıyla Batının Eski çağın felsefi yapıtıyla yeniden ilişki kurmasını ya da belki daha doğrusu, ilişki kurmasını sağlayanlar onlardır.
Sorunları hep Yunanlıların ortaya koyduğu bilgi ve varlık sorunlarıdır. Hep Sokrates'teki delfik buyruktur: Kendini tanı, şu soruları yanıtla: Neyim ben, neredeyim? Yani, varlık nedir, dünya nedir? Son olarak, bu dünyada ne yapıyorum ben, ne yapmam gerek?
Ruh -işte Platoncuların büyük sözcüğü; her Platoncu felsefe eninde sonunda hep ruhu merkeze alacaktır. Aynı şekilde, ruhu merkeze alan her felsefe de hep Platoncu bir felsefedir.
Hakikat Tanrıdır; öyleyse, ruhumuzda oturan, ruhumuza bizden daha yakın olan Tanrının kendisidir. Bu durumda Ortaçağ Platoncusunun ruhunu bilme isteği anlaşılmaktadır; çünkü, terimin açık ve tam anlamıyla, ruhunu bilmek hemen hemen Tanrıyı bilmektir. "Deum et animam zcire cupio"(Tanrı'yı ve ruhu bilmeye can atıyorum) diyor St. Augustinus; Tanrı ve ruh, çünkü biri olmadan öteki bilinemez; "noverim me, noverim te ..." (Kendimi bilince seni bilirim, seni bilince kendimi). Çünkü -bu da büyük ve kesin önemi olan bir anlayış Ortaçağ Platoncusu için inter Deum et animam nulla est interposita natura"(Tanrı ile ruh arasında hiçbir öz yoktur.); öyleyse insan ruhu, tam anlamıyla, Tanrının bir imgesi, bir benzeridir. Bütünüyle bilinememesi bu yüzdendir.
Reklam
Tanrının, mutlak ve üstün yetkinliğin varolmamasının olanaksız olduğunu doğrudan doğruya görmek için, ruhumuzda bulduğumuz Tanrı düşüncesini soruşturmamız hemen hemen yeter. Onun varlığı, hatta zorunlu varlığı, bir bakıma, varolmayan olarak düşünülemeyen yetkinliğinde içerilmiştir.
Öğretiler tarihsel varoluşları boyunca değişir, değişikliğe uğrar. Yaşayan her şey zamana ve değişmeye boyun eğer. Yalnızca ölü ve yitik şeyler sürekli olarak aynı kalır.
Bir insan varlığının, yani bir bileşik varlığın doğru düşünceye ulaşabilmesi, bilimsel hatta metafizik hakikate erebilmesi onu sınırsız bir sevince, sınırsız bir şaşkınlığa boğar.
Görüyoruz ki bilimin, özellikle de felsefenin incelenmesi, öğretilmesi her şeye götürüyor; Tanrı için olduğu gibi insan için de düşüncenin kullanılmasından başka bir şey olmayan üstün iyiliğe götürüyor; ayrıca ölümsüzlüğe götürüyor
Reklam
Copernicusçu uslamlama, metafizik bir gerçekliğin ya da bağın yerine fiziksel bir gerçekliği ya da bağı, evrensel bir yapının yerine fiziksel bir gücü koymuş görünüyor. Bu bakıma, Copernicusçu gökbilim, fiziksel ya da mekanik açıdan eksikliği ne olursa olsun, yine de, hepsine aynı dairesel devinimi yükleyerek, Yer'in fiziksel yapısı ile gök cisimlerinin yapısını özdeşleştirdi. Bu yolla da, ayaltı dünya ile ayüstü dünyayı birbirine bağladı; böylece, Evreni oluşturan maddelerin ya da varlıkların özdeşleştirilmesinin, Aristotelcsçi dünyaya egemen olan bu sıra düzenli yapının yıkılışının ilk aşaması gerçekleşmiş oldu.
61 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.