Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

2019 Mart

Bilim ve Teknik - Sayı 616

Bilim ve Teknik Dergisi

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Süt neden beyazdır?
Süt yüzde 87,5 oranında su ve kalan kısımda birbirine S yakın oranlarda yağ, protein, laktoz ve minerallerden oluşur. Çoğunluğu saydam yapıdaki süte opak beyazlığını veren, yüzde 3,5 oranındaki kütlesi ile suda askıda bulunan proteinlerdir. Proteinler, uzun ve zincir benzeri yapısı olan karmaşık moleküllerdir. Sütte yüzlerce çeşit protein bulunur. Bu proteinlerin en baskln türü ise kazeindir. Küçük kalsiyum fosfat kümelenmeleri etrafında biriken süt proteinleri, misel adı verilen molekül yığınlarını oluşturur. Misel yapıları yaklaşık 150 nanometre çapındadır ve sütün tamamında dağılmış hâlde bulunur. Bu yapılar ışığı tüm dalga boylarında saçılıma uğratarak sütün beyaz görünmesine sebep olur.
Bebekler neden yetişkinlerden daha az göz kırpar?
Yetişkinler dakikada ortalama 10-15 kez göz kırpar. Bebekler ise dakikada ikiden daha az. Çocukluk ve ergenlik boyunca artış gösteren göz kırpma sayısı yetişkinlikte maksimum değerine ulaşır. Göz kırpmanın öncelikli amaçlarından biri gözü sürekIi olarak nemli tutma çabasıdır. Bebeklerde gözün ön tarafında dış dünya ile temas eden bölüm, yetişkinlere kıyasla daha küçük olduğu için bebek gözü daha geç kurur, yani daha geç nemlendirme gerektirir. Bebeklerin uzun uyku süreleri de gözlerinin daha uzun süre nemli kalmasına olanak sağlar. Yetişkinler, yüksek dikkat ya da görsel takip gerektiren durumlarda daha az göz kırpma eğilimindedir. Benzer şekilde, bebeklerin yeni geliştirmeye başladıkları görsel deneyim ile dış dünyayı sürekli anlamlandırma ve tanımaya odaklanma çabalarının göz kırpma sayısını düşürdüğü düşünülüyor. Göz kırpma davranışı, beyinde dopamin adlı kimyasal sinyal taşıyıcının miktarı ile değişkenlik gösterir. Bazı araştırmacılar, bebeklerde dopamin sisteminin henüz yeterince gelişmemiş olmasının da düşük göz kırpma sayısında etkili olduğunu düşünüyor.
Reklam
Beyin ve Bağışıklık Sistemi
(...) vücudumuzda iki tür bağışıklık sistemi var: doğuştan gelen bağışıklık ve kazanılmış bağışıklık. Doğuştan gelen bağışıklık için hastalık yapan mikroorganizmalara karşı vücudun ilk savunma hattı denilebilir. Bu sistem, kimyasal ve fiziksel bariyer olarak görev yapar. Doğuştan gelen bağışıklık vücutta yangısal (inflamatuar) yanıtı başlatır. Beyaz kan hücreleri enfeksiyon bölgesine toplanır ve patojenleri yok etmek için ısıya ve şişmeye neden olan proteinleri üretir. Kazanılmış bağışıklık sistemini ise T lenfosit ve B lenfosit denilen hücreler oluşturur. Bu hücreler spesifik bir patojeni tanıyabilir ve saldırıya geçebilirler. İdeal koşullarda, kazanılmış bağışıklık sistemi hücreleri sadece dışarıdan gelen patojenleri hedefler, vücudun kendi proteinlerine, hücrelerine ve mikroorganizmalarına saldırmazlar. Ancak, 1990’larda, Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü’nden Polly Matzinger, bağışıklık sisteminin sadece vücuttaki yabancı maddelere değil, aynı zamanda vücudun kendi dokularına da zarar verebildiği fikrini ortaya attı. Sonradan, dünya nüfusunun yaklaşık %1’inde, kazanılmış bağışıklığın kontrolünü kaybedebildiği ve kişinin kendi hücrelerine saldırıp multiple skleroz (MS), artrit ve diyabet (bazı türleri) gibi otoimmün hastalıklara neden olabildiği anlaşıldı.
Ekolojik Denge'nin Önemi
"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde, son balık avlandığında, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."
Büyük kütleli yıldızlar ömürlerinin sonunda karadeliklere dönüşürken...
Karın Bölgesindeki Yağ Oranı Beyniniz İçin Ne Diyor
Neurology tıp dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, beyninizin büyüklüğü ve şekli ile karın çevrenizin genişliği arasında ilginç bir bağlantı var. Çalışmanın bulguları karın çevresinde daha fazla yağ bulunan kişilerin beyinlerinin küçülmüş ve daha az gri maddeye sahip olduğunu söylüyor.
Reklam
"Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı,onu çocuklarımızdan ödünç aldık." Kızılderili Atasözü
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.