Alkor ve Mizar'a diye başlıyor kitap. Mizar ve Alkor, gökyüzüne bakıldığında birbirine çok yakın görünen iki yıldız fakat birbirlerine bir ışık yılının yaklaşık dörtte biri kadar yakınlar. Aile bağları, ikili ilişkiler ve aidiyet çevresinde toplanan öykülerden oluşan Bilinmeyen Sular'da da durum tam olarak böyle, yanı başımızdayken uzaklarda, uzaktayken bizimle hissettiklerimiz.
Her bir öyküden önceden Pink Floyd şarkılarından epigraf var. Her biri özenle seçilmiş ve öykünün öncüsü niteliğinde. Sonrasında dupduru bir dille yazılmış, içinde kendimizden parçalar bulacağımız akıp giden satırlar... Lisedeki halimize de götürüyor kitap, güzel anılar biriktirdiğimiz çocukluk evimize de... Sonra oradan alıyor bizi kuramadığımız bağlara rüyalardan el sallayalım diyor, gitmek isteyip de gidemediğimiz yerleri hatırlatıp gidebilme düşüncesini tekmeliyor, geçmişe baktırıp hatıralara gülümsettiriyor. Samimi bir anlatımla yapıyor hepsini Mevsim Yenice.
Bilinmeyen suların sıbırlarında yüzüyor öyküler, bilinmeyen sularda yüzmenin çok da kötü olmayabileceğini söylerken denemek için adım atmya cesaretlendiriyor bir noktada. Öykülerdeki nesnelerin özenle seçilmiş olması da gözden kaçmamalı okurken. Bir öyküde puantiyeli plastik şemsiye, başka bir öyküde terastaki depo. Bu nesnelerin de yardımıyla az sözle çok anlatanlardan Bilinmeyen Sular. Tanıştığıma sevindiğim bir yazar Mevsim Yenice. Sırada Tekme Tokatlı Şehir Rehberi var.