Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Seçme Şiirler

Bir Aşka Vuran Güneş

Oktay Rifat

En Eski Bir Aşka Vuran Güneş Gönderileri

En Eski Bir Aşka Vuran Güneş kitaplarını, en eski Bir Aşka Vuran Güneş sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Aşka Vuran Güneş yazarlarını, en eski Bir Aşka Vuran Güneş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
128 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Şiirlerden beklediğim derinliği bulamadım, yüzeyseldi şiirler. Şiir hayranlarına evet, ancak benim gibi ortalama bir şiir okuyucusuna önermem.
Bir Aşka Vuran Güneş
Bir Aşka Vuran GüneşOktay Rifat · Yapı Kredi Yayınları · 2021791 okunma
Sofalar seninle serin Odalar seninle ferah Günüm sevinçle uzun Yatağında kalktığım sabah Elmanın yarısı sen yarısı ben Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter Yalnızlık gittiğin yoldan gelir
Reklam
Şükret fare Bu kapana şükret Yüzüme bakma öyle acı acı Gözünü mü oydum Derini mi yüzdüm Hayanı mı burdum Şişlemek elimdeydi Gazlamak elimde Diri diri yakmak elimde Diri diri gömmek elimde Elini kalbine koy da söyle Karını mı astım Kızını mı kestim Yuvanı mı bozdum Yooo fare Olmaz fare Şunun şurasında minnacık bir kapan bu Ne tank Ne top Ne teyyare…
Koşuyorum dağların, dağların köpüğünde Kaygan sütünde ormanların. Koşuyorum, koşuyorum beyaza doğru, Koşuyorum cam gibi dumanın peşisıra. Küçükkız köşkünde türküler mavi. İşte atmadan vurduğum ibibik, İşte taş, işte yosun, işte hokkabaz sağdıç, Koşuyorum seyrek sakallı bulutların Sırıtıyor yedek beygiri taflanların ardında. Koşuyorum yarınların çağrısına, Bitimine karanlığın...
Sensiz yaşanmıyor, geçilmiyor köprüden. Köprüsüz ve ırmaksız durulmuyor, durulmuyor silahsız. Sensiz durulmuyor. Aşılmıyor yürüsek, boşalmıyor konuştukça, içmekle tükenmiyor. Ağrıyor ne varsa senden uzakta, sensiz durulmuyor. Yaşanmıyor gecesiz, gece de gündüz gibi. Geçilmiyor başlayınca büyük deprem, kanlı meydandan, o solugan atla, topal ve kör. Gezilmiyor, sensiz yatılmıyor. Sen ki yatay ve dik, uzat bize durmadan, kolayca yat bize! Uzat bana, yat bana! Barışsın yüzünle yalnızlığım, yedi dağın ardına, büyüsün doyurmadan, vakitsiz. Vakitsiz doyulmuyor. Sensiz gibi her zaman. Bir yerleri bağırmak en sivri karanlıkta! Sensiz taşınmıyor, uzarken saçlarının alacakaranlığı, bükülmüyor, bükmeden sevmek istediğim. Öpülmüyor, sensiz kopuk ne varsa. Sarılmıyor, sensiz kırık ne varsa, Kocanmıyor, ölünmüyor!
sen çiğit ve yaz kokan kulübe, defne dallarıyla çatılmış, sen güneş, ak süt, yücelerin reyhanlı otundan olma, çığsın indi inecek, boşanan yağmur ve selsin, karanlık türküsü ırmağın. yemişsin ısırdığım, yoncasın, kolsun saran ve dilsin içimde düşündüren. sen gök gürültülü, delice, sen oynak, seyrine daldığım rüzgarlı tepeden.
Reklam
bu soğuma avuçtaki, bu ince ter, bu kan çekilmesi, içteki eziklik biter bir gün, biter ya, insanca dostça üstüne titrenen, beslenen ne varsa kavrulur, susuz bitkiler gibi düşer. bir yağmur özlemi kıvranır toprakta ve kendi kendini tazeleyen yaşam er geç ışığa kavuşur nasıl olsa. gel gör ki bunca emek, bunca göz nuru yok olur gider. sızlar baltanın yeri, sabırla sarılan yaralar ağaçta.
Ben ki dört duvar arasında yaşarım Küçük bir sokaktan geçerim her sabah Gökyüzü maviyse mutlu Bulutluysa tedirgin, içe dönük. Ben ki üstü morsalkım ve asma Bir çarşıdan alışveriş ederim Balıklara bakarım tablalarda Denizler, yosunlar, güneş kırıntıları Alanlar, satanlar, bağıranlar Ölmemiş miydi bütün bunlar? Bir cam açılır, perde kalkar Annem güzel, pencerede Bir yaprak kıpırdar içimde. Ben ki bir suyum çürümüş Anı kalıntılarıyla bulanık Ve herhangi biri, tüm insanlığın Yükünü taşıyan sırtında. Derim ki sevgi günleri başlayabilir Beklenen gemi gelebilir Gözüm kayar açıklara rıhtımda...
“Feneri kaldırıp geceye bakıyordu. Birine mi bakıyordu! Ne gelen var ne giden! Savrulan çili aydınlığın taşta, sarmaşıkta. Böyledir hep, umut bir gölge olur ve sokulur usulca, kıpırdar narin yapraklarında, söğüde sıçrar, sallanır fenerin otları tarayan ışığında. Oysa yokluğudur sadece aşkın, özlemi, kuruntusu, patikadan kıvrılarak böğürtlenlere doğru inen. Ay çıksa, kavalını çalsa dağa taşa, dönse sürüsü! Kim var orda! Otlar kıpırtısız, yol boş, böcekler bile uykuda.”
Bıktık gölgelerinde yaşamaktan, kırıntılarıyla geçinmekten, patlangaç kesekâğıtları gibi yozlaşmış sözler duymaktan. Bir onların ellerine bak, bir bizimkine, bizimkiler yarık. Nicedir kazarız toprağı, toprak bize, bereket onlara, gak deyince su, guk deyince et.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.