Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Çocuğun İstanbul Hatıraları (1901-1913)

Hristo Brızitsov

Bir Çocuğun İstanbul Hatıraları (1901-1913) Gönderileri

Bir Çocuğun İstanbul Hatıraları (1901-1913) kitaplarını, Bir Çocuğun İstanbul Hatıraları (1901-1913) sözleri ve alıntılarını, Bir Çocuğun İstanbul Hatıraları (1901-1913) yazarlarını, Bir Çocuğun İstanbul Hatıraları (1901-1913) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
meşhur müzisyen ve besteci Aleksandır Brızitsov dünyaya geliyor (1943).
Sayfa 11 - KitapyayıneviKitabı okudu
Reklam
1912
Balkan Savaşı ufukta beliriyordu. Uyanık tüccarlar, hele ki şu kozmopolit İstanbul'da daha da uyanık olanlar, savaşın bir-iki gün sonra başlamak üzere olduğu ve nüfusun yiyecek sıkıntısı yaşayacağı, hatta işin açlığa kadar varabileceği tevatürünü yaydılar. Bunun üzerine herkes un, şeker, tuz, gaz almaya koştu. Keseleri boş olmayanlar için bu zor değildi, ama ya fakirler ve dilenciler ne yapacaklardı? Zaten İstanbul'un her yerinde her adımında kadın ve erkek, yaşlı ve çocuk dilenciler bir paracık bıraksınlar diye gelen geçene çanak uzatıyordu. Hatta bazısı acıma duygusu uyandırmak için kör ve sakat taklidi yapıyordu. Ne yazık ki gerçek sakatlar da az değildi. Bu insanlar dilenmekle biriktirdikleri kuruşlarla nasıl gıda depolayacaklardı? Bir korku ve öfke havası oluştu, bununla birlikte suç oranı da kaçınılmaz olarak arttı; günde onlarca, hatta yüzlerce hırsızlık vakası oluyor, basın bunları duyurmaya yetişemiyordu. Daha da kötüsü —soygun amacıyla— cinayetler bile işleniyordu. Savaş böyle başlıyordu bu şehirde, önce şehrin kendisinde.
Sayfa 83 - Kitap Yayınevi, Birinci Basım Eylül 2021, İstanbul [ISBN: 978-605-105-211- 3]Kitabı okudu
Beşeriyetten ne kalırdı geriye, eğer şeytan patlarsa?
Sayfa 78 - Kitap Yayınevi, Birinci Basım Eylül 2021, İstanbul [ISBN: 978-605-105-211- 3]Kitabı okudu
Cadde-i Kebir (İstiklal Caddesi)
Daha neler yoktu ki bu caddede, ne caddeymiş be? Foto Sebah'ın vitrinlerinde birbirine sarılmış yeni evli çiftlerin fotoğrafları; sarraf Maniadakis'de çil çil altın ve gümüş paralar; doldurulmuş kobra yılanıyla İngiliz-Amerikan eczanesi; Ways'ın (yine yabancı) bütün dillerde kitapların satıldığı, ama tek bir Türkçe kitabın bulunmadığı kitap mağazası.
Sayfa 56 - Kitap Yayınevi, Birinci Basım Eylül 2021, İstanbul [ISBN: 978-605-105-211- 3]Kitabı okudu
Osmanlı payitahtındaki ticari uğraşlarını gizlemek ve göz boyamak için yabancı devletler burada hastaneler açmışlardı. Alman, İngiliz, Avusturya, Rus, Fransız, İtalyan hastaneleri olduğu gibi Bulgar Hastanesi de vardı. Tevazudan onu en sona yazıyorum, ama o sonuncu yerde değildi, bilakis Şişli'deki Bulgar Hastanesi birinci sınıf tedavi kurumu ününü taşıyordu. Yine kaba ticari dalavereleri gizlemek için, kültür kulüpleri de açılmıştı: İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan. Cadde-i Kebir, No: 605 adresinde bulunan Club Teutonia'da sabahın ilk ışıklarına kadar kumar oynandığı, mal mülk ve şerefin masaya yatırıldığı anlatılıyordu.
Sayfa 56 - Kitap Yayınevi, Birinci Basım Eylül 2021, İstanbul [ISBN: 978-605-105-211- 3]Kitabı okudu
Reklam
Rum Patrikliğinden kopma mücadelesine de sıra geldi; o patriklik ki milli bayrağının rengi olan mavi beyaza bürünerek Altın Boynuz'un kıyısına, Fener'e çöreklenmişti. Bulgarların mücadeleleriyle Bulgar mektepleri, okuma yurtları, cemiyetleri açılmaya başlamıştı. Rumun manevi boyunduruğundan sonra sıra siyasi kurtuluşa gelecekti.
Sayfa 21 - Kitap Yayınevi, Birinci Basım Eylül 2021, İstanbul [ISBN: 978-605-105-211- 3]Kitabı okudu
Büyük Güçler diye adlandırılan ülkeler payitahta şirket ve kurumlarının şubelerini açıyor ve buraya Osmanlı Devleti'ni iktisadi olarak fethedecek girişken insanlar gönderiyorlardı. Malum, iktisadi etki siyasi etkiye dönüşür. Fransız, İngiliz, Alman, Avusturyalı, İtalyan ve daha birçokları burada memleketin efendisiymiş gibi hüküm sürüyorlardı. Mahkemelerin, yerel yasalara göre en ağır kabul edilen bir suç işlenmiş olsa bile, yabancı tebaadan birini yargılama hakkı yoktu. Vergiler güya ödeniyor, ama bundan daha büyük bir kısım memurların cebine giriyordu.
Sayfa 21 - Kitap Yayınevi, Birinci Basım Eylül 2021, İstanbul [ISBN: 978-605-105-211- 3]Kitabı okudu
112 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
geçen yüzyıl başı beyoğlu'sunda gayrimüslim bir çocuk ne hisseder, ne yapar büyük dönüşümlerin eşiğindeki bir ülkede bulgar vatanseverler ne yapar ne düşünürlerdi. azınlıkların birbiriyle ilişkisi nasıldı, azınlıkların türklerle ilişkisi nasıldı diye merak edenler için çok özel bir kitap. zamanın büyük olayları nasıl aksedilmiş istanbulda mesela halley kuyruklu yıldızıyla, uçan fransız adamın yarattığı heyecan, balkan savaşları öncesindeki halet-i ruhiye ve belki daha da önemlisi çocuk olmak nasıl birşeydi deneyimleyebilirsiniz. yüzyıl başı kozmopolitliğiyle şimdikini kıyaslayabilir belki hayıflanacak bişeyler bulursunuz. iyi okumalar.
Bir Çocuğun İstanbul Hatıraları (1901-1913)
Bir Çocuğun İstanbul Hatıraları (1901-1913)Hristo Brızitsov · Kitap Yayınevi · 202113 okunma
kalpağa geçiş
Yine buraya mahallelinin feslerini ütüleyen bir adam yerleşmişti. İbrahim Baba, kırışık fesi, püskül için deliği olan iki pirinç kalıp arasına sıkıştırıyordu, alttaki kalıbın altında da gaz ocağı vardı. Böylece fes öyle güzel ütüleniyordu ki sanki hemen az önce Avusturya-Macaristan'dan getirilmişti. Ancak anılan ülke Bosna Hersek'i ilhak edince, Jön Türkler o devletten fes almayı keserek kalpak giydiler. Makedonya'daki ve Trakya'daki Bulgar ahali de Jön Türklerin bu öfkesinden yararlanıp fesleri attı. Bazıları kalpak giydi, başkaları eline ne geçtiyse, üçüncüler kasket, çıplak başla gezenlerin sayısı da az değildi.
Reklam
azınlıkception
Rumlar, daha iyi tüccar olan Yahudileri kendilerine rakip gördüğünden onlara tahammül edemiyordu. İçindeki nefreti, nine ve anaların aşıladığı batıl inançlarla aklıyordu. Neymiş? Pesah öncesi Yahudi matza pişirmek için Hristiyan çocuğun kanını unla karıştırıyormuş.
Belirlenen gün ve saat geldi çattı. Gökyüzü karardı, sanki kötü mukadderat gerçekten hayata geçecekti. Tevatürle asla ve katta inanmamış olanlar bile kaygıyla bakıştılar. “Acaba? Gerçekten mi?” Her zaman aydınlık olan o İstanbul gökyüzü kararmaya devam etti. Birden yağmur boşandı, kovadan değil, fıçıdan değil ama sanki Boğaz şehrin üzerine dökülüyordu. Yeniden şu meşhur meyveleri, lokumları, muhallebileri, sütlaçları bunca tatlı kılan İstanbul güneşi belirinceye kadar.
Akılsız olan başkasının aklını da bozar, akıllı ise başkasını da akıllandırır...
Sevgi ve saygı bütünsel bir duygudur, zira sadece sevgi yeterli bir değer değildir..