Hani bazı kitaplar olur. Okurken kitaba tamamen gerçek gözüyle bakarsınız. Sanki bir kitap okuyormuş gibi değil de birinin anılarını dinliyormuş gibi hissedersiniz ya, tam olarak öyle bir kitaptı benim için.
Konusu şu şekilde:
Bir Türk çocuğu olan Ali, günlerce aç ve susuz yürümüştür ve perişan haldedir. Bir rum kervanına rastlar. E tabii savaşın en şiddetli dönemleri. Rumlar bırak bir Türk çocuğuna yemek vermeyi, gördüklerinde vuracak haldedirler!
Ali rum tanıdıklarından dolayı iyi rumca bilmektedir. Kendini bir rum çocuğu olarak tanıtır. İsminin de Aleko olduğunu söyler.
Kervanla birlikte yolculuk yapmaya başlar. Onlarla konaklar, onlarla yer içer, onlarla uyur. İyi derecede Türkçe bilmesini de Türk komşularına bağlayarak açıklar.
Yakın zamanda Ali, kervandaki herkesin güvenini kazanır.
Bir gün kervancı başı İngiliz Komutanı'nın Türk Komutanı'nı bombalamasına yardım etmek için Aleko'yu, yani Ali'yi görevlendirir. Fakat ne İngiliz Komutanı, ne de Kervancı başı, bir Türk çocuğunun öleceğini bile bile yapabileceklerinden habersizdir.
Daha fazla bir şey söylersem spoiler olacak ;)
Ömer Seyfettin'den beklenildiği gibi harika bir eser. Bilinir ki Ömer Seyfettin'in eserleri her yaşa hitapkardır. Bu hikaye diğer öyküler arasından sıyrılarak kendini belli ediyor zannımca.
Bu sebepten puanım 10 üzerinden 10.