Ne yaşarken elinden tutamayıp ölümüne mekanik ağıtlar yaktığımız insanlık, ne ince bir şişenin dibinden baktığımız, baktıkça boğazladığımız, içtikçe düştüğümüz görmezden gelme yalnızlığı. Ne kendimiz dışında kalanlara uzatamadığımız el, ne karanlık bir şehre bulanık bir ay düşüren korkularımız ne de yüzü içimize dönük küçük bir çocuğun zifire dönmüş gözlerinde kalan karanlık özürlerimiz.