Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Hıristiyan Mezhebi Olarak Ortodoksluğun Teolojisi

Kürşat Demirci

En Beğenilen Bir Hıristiyan Mezhebi Olarak Ortodoksluğun Teolojisi Gönderileri

En Beğenilen Bir Hıristiyan Mezhebi Olarak Ortodoksluğun Teolojisi kitaplarını, en beğenilen Bir Hıristiyan Mezhebi Olarak Ortodoksluğun Teolojisi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Bir Hıristiyan Mezhebi Olarak Ortodoksluğun Teolojisi yazarlarını, en beğenilen Bir Hıristiyan Mezhebi Olarak Ortodoksluğun Teolojisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türkler Anadolu'ya geldiğinde, hiç olmazsa kısmen, kendini tüketmiş bir uygarlıkla karşılaşmışlardı. Bir bakıma Ortodoksluğun kaderi ile Bizans'ın kaderi aynı olmuştur. Türk'lerin İstanbul'u fethinden sonra Rusların Ortodoksluğa hami oluşu esasta semboliktir. "Tsarism"ı (1) Deli Petro'nun oyuncağı idi, Ruslar Ortodoksluğu ancak manipüle etmişlerdi; ama geleneği taşıyıcılık rolü hariç ihya edemediler. Komünizm ise Ortodoksluğun bir anlamda tükenişi oldu. (1) Ortodoks kilisesinin çarlığın egemenliğine mahkum oluşunu ifade eden bir terim.
Yayılma alanı olarak kendisine doğu yani Asya toprakları kalan Ortodoks kilisesi bunun dezavantajını yaşamış ve doğuyu bloke eden Müslüman uygarlığının yolunu tıkaması sonucu Rusya'dan öteye gidememiştir. Ortodoksluğun oluşum yüzyıllarında Batı coğrafyası Katoliklerce bloke edilmiş durumdaydı zaten. Güneyde ise hem Müslümanlar hem de Katolikler sıcak bölgelerin önünü kesiyordu. Bu coğrafi tıkanıklığa, bir de Ortodoks kültürün atıl, içe kapalı, mistik ve belli bir dönemden sonra misyona çok meraklı olmayan yapısı eklendiğinde niçin yayılma alanının belli bir bölge ile sınırlı kaldığı açıklanabilir hale geliyor.
Reklam
Ortodoks coğrafyası en şaşalı günlerini Bizans'la birlikte yaşamıştır; Slavlar Ortodoks kültürü (tercümeler aracılığıyla yapılan klasikleri nakil çabalan hariç) geliştirememişlerdir. Çünkü onların Hıristiyanlık tecrübesi çok yenidir; ancak 12. yüzyıldan sonra Slavların bütünüyle Hıristiyan olduğunu görüyoruz. Anadolu'nun Grek kültürü de 12./13. yüzyıllardan itibaren "ılıman Akdeniz ikliminin cazibesine" paralel olarak daima "relax" halde bulunmuş ve nihayet bu tarihlerden itibaren kendi kendini yok etmiştir.
Oldukça komplike yapısından dolayı Ortodoks teolojisi Hıristiyanlık çalışmalarında en az ele alınan konulardan birini teşkil eder. Bir zamanların yüksek kültürlerine kaynaklık etmiş bu teoloji, 15. yüzyıldan itibaren içine girdiği siyasi konjonktürün etkisi ile gittikçe kapalı bir hüviyete bürünmüştür. Bu kapalılık 20. yüzyılda komünizmin hükmetmiş olduğu alanlardaki Ortodoks düşüncesinde yakın zamanlara kadar değişmeyecek şekilde varlığını daha da katılaştırarak sürdürmüştür.
"Nasıl yolun başlan­gıcı yol değilse, zamanın başlangıcı da zaman değildir." St. Basil
Katolik ve Ortodoksluk = Resmi Hıristiyanlık
. Geriye kalan iki mezhep, Katolik ve Ortodoksluk, birbirine oldukça benzer ve bir anlamda "resmi" Hıristiyanlığı oluştururlar. İkisinin arasındaki ayrımlar ya inançlıların ya da bu alan ile uğraşan uzmanların bilebileceği detay noktalardır. Farklılığa sebep olan en temel dinamik hakkında şu söylenebilir: Katolik kilisesi daha işlenmiş, daha sublime olmuştur; Ortodoksluk ise daha sade, daha az işlenmiş ve daha natureldir. Ortodoksluk, Katolik kilisesine meydan okuyan bir kültürden uzak kalmıştır; ona meydan okuyan kültür daha farklıdır. Bundan dolayı Ortodoks geleneğin vurguları çok farklı yönlere yapılmıştır. İki meydan okuma biçimi, iki farklı geleneğe yol açmıştır. Bugün bu mezhebi belirtmek için kullanılan Ortodoks kelimesi Grekçe olup, "doğru" (ortho) "kanaat" (doxa) anlamına gelir. Kelimenin Kilise literatüründe apolojik anlamda kullanımı oldukça eskiye çıkar. Fakat bir mezhebi ima edecek şekilde kullanımı 11.yüzyıldan itibarendir. .
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.