Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Kuşağın Dramı

Süleyman Kocabaş

Bir Kuşağın Dramı Gönderileri

Bir Kuşağın Dramı kitaplarını, Bir Kuşağın Dramı sözleri ve alıntılarını, Bir Kuşağın Dramı yazarlarını, Bir Kuşağın Dramı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Meşrutiyet
... meşrutiyet uygulamaları, işin esasına bakılırsa hiç de lehimize olmamış, Osmanlı İmp. yıkılış sürecini hızlandırmıştır. İşin açıkçası meşrutiyet gençliği, burada tecrübesizliğinin ve akılsızlığının kurbanı olmuş, üstelik meşrutiyeti istismar ile yıkıcı ve zararlı emellerini gerçekleştirmek isteyen iç ve dış çıkar gruplarına hizmet etmiştir.
İsyan
Osmanlı tarihinde isyan ve ihtilallerde hep ordu ve öğrenciler kullanılır, günümüz Türkiye'sinde sık sık söylenen "Ordu-gençlik el ele!" sloganı en eski zamanlardan beri atılır dururdu.
Reklam
400 syf.
9/10 puan verdi
·
104 günde okudu
Bir Kuşağın Dramı Süleyman Kocabaş Sağ sol çatışmasının perde arkası ve tanıklar. • “Şeriat isteriz” genelde çıkarlar için kullanılır. • Ordu-gençlik ikilisi günümüzde olduğu gibi Osmanlıda da iç ve dış güçler tarafından kullanılırdı. • Avrupa’ya ilk Türk öğrenci Tanzimat Dönemi’nde gönderildi (1839-1876). • 1876 darbesinin sivil kanadı-Mithat
Bir Kuşağın Dramı
Bir Kuşağın DramıSüleyman Kocabaş · Yakın Plan Yayınları · 201816 okunma
Son Söz Yerine
Aydınlık ve Kalkınma Partisi Ankara Milletvekili Cemil ÇİÇEK'in sağı da solu da içine alan toplu değerlendirmesinin özeti şöyledir : " Tanzimat Devri"nden beri Türkiye'de sağı , solu ve resmi ideolojisi ile slogancılık ve hazırcılık vardır.Biz, Avrupa'nın ızdırabını çekerek belli yerlere geldiği verilerini hazır olarak aldık." İzdırabı çekilmeden elde edilen fikir ve eylemler bizim değildir." denilir.Bizde aynen öyle oldu.Aldıklarımızı ızdırabını çekmeden aldığımız için sürekli ve istikrarlı olmadı.Sağı,solu iyi niyetli olsa da düşünce birikimleri yoktu.Birbirimize tahammül etmek yerine kavgayı tercih ettik.Bilgi ve düşünce olmayan yerde kavga, hakimiyet mücadelesi vardır, ( sloganize ) olmak vardır.Hep anlamını bilmediğimiz sloganların ardından gittik.Sloganize olduk.Düşünce, plan üreten kuruluşlar bir elin parmakları sayısını geçmez.Avrupa'nın yapısını biz hep kopye Türkiye'nin beleşçiliği kadar sağ ve sol hareket yok dünyada. Türkiye'de siyasi kalitenin olmaması , siyasi partilerin düşünce temeline oturtulmamasından ileri geliyor.Siyasi partileri insanlar yığını olmaktan kurtarmalı, onları fikirler yumağı haline getirmeliyiz.
Sayfa 388Kitabı okudu
BİR KUŞAĞIN DEĞİL KOCA BİR ÜLKENİN DRAMI
Tüm bu anlatılanların yanı sıra , " Bir Kuşağın Dramı"nın canlı şahitlerinden biri olarak söyleyebiliriz ki biz yirmi yıl boyunca ( 1960 - 1980 ) hep komünizm geldi- gelecek korkusu ile yatıp kalktık.Halbuki ne geleceği ne de gideceği vardı.Aslında " komünizm öcüsü " ile " düzene dizayn " edildik. Solun içine sağlandığı " faşizm öcüsü " nün bu dizayna katkısı sağdan daha büyük oldu.Gelin görün ki sonuçta her iki tarafı da " alıp yere çaldılar." Yeni nesillerin, bu kuşakların dramını tarih şuuru içinde öğrenip analiz etmesini ve uğursuz tarihi ülkemizin üzerinde bir daha tekerrür ettirmeyecek feraset ve basirete sahip olmasını diliyoruz.
Sayfa 388Kitabı okudu
Alpaslan Türkeş'in ömrünün son yıllarında yanında bulunan Seyfi Şahin'e sordum: "Türkeş'in 'keşke şunu yapmasaydık.' dediği bir şey var mı?" "Var." dedi. "Keşke 27 Mayıs İhtilaline katılmasaydım." demiş. Ordu'da kalsa genelkurmay başkanı olurmuş. Avukat İ. Necdet Çetinok şunu ilave etti: "İhtilali bu noktaya gelince yapmak istiyordu." 27 Mayıs'a İnönü'yü iktidar yapmamak için katılmış...
Sayfa 387Kitabı okudu
Reklam
Silah hem ülkücülere hem solculara hem de Türkiye'ye çok şey kaybettirdi.
Sayfa 387Kitabı okudu
1971'lerde banka soymak, diplomat kaçırarak devrimci mücadele yürüttüğünü sanan bizler, halka dayanmıyor, halka güvenmiyorduk. Kitle mücadelelerinde geçici ve nispi gerileme bizim, o zamanlar bazı aydınlar arasında pek revaçta olan 'bu halk adam olmaz' anlayışına sarılmamıza yol açtı. Hemen bu gerici anlayışı sözümona 'Marksist' bir kılığa soktuk. 'Halk ile oligarşi arasında suni bir denge var. Öncü savaşla bu dengeyi bu dengeyi bozalım.' gerici teorisine sarıldık. Kitlelere tepeden bakan bu 'kurtarıcı' mantığı, halka güvenmemekle kalmıyor, halkın devrimci mücadelesine büyük zarar veriyordu." . Uğur Mumcu, a.g.e. s.84-85 (THKO militanlarından Mustafa Yalçıner'in söyledikleri)
Sayfa 375Kitabı okudu
"TGMT binasına gidiyoruz. Yol üstünde de Sovyet Konsolosluğu var. Yürürken o binayı görünce biz, biraz öfkelenelim dedik. Başladık bağırmaya: 'Revizyonist köpekler, herkes sizden ne bekler...' O anda biri, 'Revizyonizm nedir, sen ne biliyorsun onun revizyonistliği hakkında?' diye bizi çevirip sorsa verecek cevabımız yok. İşte bir şeyler söyleyeceğiz, kulaktan dolma bilgilerimizle." . Ahmet Er, a.g.e. S:73 (Mustafa Gürkan'ın görüşleri)
Sayfa 373Kitabı okudu
"Sloganlar düşüncelerini tutsak almıştı o yıllarda. Sen de küçük bir 'düşünce diktatörü' idin. Yalnız kendi sesine ya da senin sesine benzeyenlere bayılırdın. Başka seslere hayat hakkının devrimcilik adına tanınmayacağı bir düzenin peşindeydin. Siyah beyaz gözlükle görme alışkanlığın vardı." . Hasan Cemal a.g.e. s.124
Sayfa 371Kitabı okudu
Reklam
Hele de bu grupların cepheleri, 1986 gençliği kadar bile bilime ve tartışmaya açık olmayan 'liseden terk' gençlerle dolunca iş iyice zıvanadan çıktı. Kendisinin öğrenmeye ve pratiğe ihtiyacı olan bir çok insan kısa bir sürede 'öğreten' ve 'yöneten' konumuna geçti. 1968 önderliği bu yapılanma içinde içine kapanarak, kendi girişimlerini de durdurup nispi olarak gerilediler. Önce sayısı az olan gruplar arasındaki rekabet giderek grupların da içine yansımaya, yeniyi, en iyiyi, en doğruyu, 'bilen' daha da içine kapalı, daha da bilimden ve teoriden uzak gruplaşmaları ortaya çıkardı. Her grup sadece kendisini tarif etmeye başladı. Ve bu tarifler her zaman en iyi Marksist, en iyi Leninist, en iyi sosyalist, proleter devrimci vs. şeklindeydi...
Sayfa 371Kitabı okudu
"1968'lerden sonra kendimizi sınıfın yerine koyma, 'Her şey bende başladı.' hali egemen hale gelince 1968'lerde var olan öğrenme arzusunun yerini 'Her şeyi ben bilirim.' subjektivizmi aldı. Üstelik bir anda sayısı onu geçen gruplar, tek tek her şeyi en iyi kendisinin bildiğini yaygınlaştırdı. Herkes kendi çevresinde daha az bilen gençleri tutabilmesi için, diğerlerinden daha iyi bilmesi gerekiyordu. Bu tutum, her grubun kendi dünyasına uygun bir 'teori' bulmasına, dış dünyaya gözlerini kapamasına, görüş açılarının küçülmesine ve giderek 'tekkeler, zaviyeler' oluşmasına neden oldu.
Sayfa 371Kitabı okudu
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.