Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek

Ayfer Tunç

Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek Gönderileri

Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek kitaplarını, Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek sözleri ve alıntılarını, Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek yazarlarını, Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Radyo yayınları devlet tekelindeydi. Ankara ve İstanbul radyolarından başka, bugün de yayınlarını benzer şekilde sürdüren “Terete efem” yayın yapardı. Dönemin elit yayıncılık yapan tek radyosu olduğu için, onu biraz okumuş yazmışlar ve büyük şehirlerde yaşayanlar dinlerlerdi. Halkın büyük çoğunluğu şarkı türkü çalan, yarışmalar yapan, eğlendiren Ankara ve İstanbul radyosunu tercih ederdi.
Sayfa 79 - Yapı Kredi Yayınları - 14. BaskıKitabı okuyor
Okullar sıkıcıydı, sevimsizdi, disiplin yuvalarıydı. Ama okuyanlar gençti. Bu yüzden öğretmenlerine küçük şakalar –bazen büyük şakalar- yaparak, âşık olarak, kopya çekerek, okuldan kaçıp sinemaya giderek o yılları geçirdiler ve büyüdüklerinde özlemle andılar, çünkü o yılları andıkça gençliklerini hatırlıyorlardı.
Sayfa 76 - Yapı Kredi Yayınları - 14. BaskıKitabı okuyor
Reklam
Yerli malı yurdun malıydı, her Türk onu kullanmalıydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında tüm ülke tarafından kutlandığını, vitrinlere yerli malı etiketlerinin konduğunu, yerli malı kullanmanın bir vatandaşlık görevi olarak algılandığını; yıllar sonra dönemin gazetelerinden, ilanlarından, fotoğraflarından öğrendiğimiz yerli malı haftası; 70’lere gelindiğinde içeriğini ve ideolojik anlamını büyük ölçüde kaybetmiş ve “meyve yeme haftası”na dönüşmüştü.
Sayfa 75 - Yapı Kredi Yayınları - 14. BaskıKitabı okuyor
Özal iktidarına kadar 10 Kasım’da içki satmak yasaktı, eğlence yerleri kapatılırdı. Sinemalar ve tiyatrolar açılmaz, müzikli lokantalarda müzik çalınmazdı. 10 Kasım’da içki satılmaması o kadar bilinen bir şeydi ki, içkili yemeklerde içki gecikirse, muzip bir davetlinin “bugün 10 Kasım mı, hani rakı?” demesi anlaşılır bir espriydi.
Sayfa 75 - Yapı Kredi Yayınları - 14. BaskıKitabı okuyor
İş derslerinde el becerileri kazandırılmak istenen kızlara örgü, dikiş, nakış yaptırılır; bunlar kız çocukları için yeterince ilgi çekici olmasalar da, sicimden çanta örmek, rafyadan çiçek yapmak gibi şeylerden hoşlanırlardı. Erkek çocuklar ahşap kutular yaptılar, radyo tamir “edememeyi” sigorta değiştirmeyi öğrendiler.
Sayfa 70 - Yapı Kredi Yayınları - 14. BaskıKitabı okuyor
Ekranla tanışma..
Radyo alçakgönüllüydü, vakurdu, inatçıydı ama yeni değildi. Televizyon ise hayatımıza ağır bir vaka olarak girdi, radyoyu, kardeşi doğunca ihmal edilen büyük çocuğa benzetti. Şımarıktı, kaprisliydi ve çok çekiciydi. Televizyonla birlikte özellikle küçük şehirlerde hayatın ağır ritmi değişti, alışkanlıklar terk edildi. Yazın evlerin bahceleri boş kaldı. Çay bahçelerinde oturup dondurma yiyenler azaldı. Kış gecelerine tat veren akşam oturmalarindan vazgeçildi, komşular bir araya geldiklerinde ortaya çıkan iskambil kâğıtları cekmecelerde unutuldu, sinemalar kapandı, kızlar nakislarini gündüz işler, babalar gazetelerini "dairede" okur oldular. Ağır, ama kendine göre lezzeti olan bir yaşama bicimini, siyah-beyaz bir ekranda degişen görüntüler belirler oldu. Görüntüyle tanışıncaya kadar, dünyanın ülkemizden, hatta şehrimizden ibaret oldugunu sanıyorduk. Dünyada baska ülkeler, başka yaşama biçimleri oldugunu bilmesine biliyorduk, ama bu bir şey demek degildi. Bir tür körlük içindeydik.
Sayfa 85
Reklam
Aşı olan cesur çocuk göğsünü gere gere gidip sırasına oturur ve arkadaşları sorardı: “Acıdı mı?” “Cık. Pire ısırdı gibi oluyor.” Cesurlar hayranlıkla, korkaklar alayla izlenir, her sınıfta ağlayıp bağıran, kendini yerden yere atan, hatta düşüp bayılan birkaç çocuk çıkardı. Aşı olmanın tek iyi tarafı, ertesi günün tatil olmasıydı.
Sayfa 69 - Yapı Kredi Yayınları - 14. BaskıKitabı okuyor
Çocukların anneleri de çeşit çeşitti. Çocuğuyla ilgilenmeyen, sağı solu karıştırmasına, kırıp dökmesine ses çıkarmayan anneler şiddetle ayıplanırdı. Bazı çocuklar da mum gibi otururlar, hiçbir şeyi karıştırmazlar, hatta yerlerinden kıpırdamazlardı. Bu çocuklar pek övülür, anne tebrik edilir, bunun bir geri zekâlılık belirtisi olabileceği hiç akla gelmezdi.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.