Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bir Nasihat Binbir İbret

Osman Nuri Topbaş

Bir Nasihat Binbir İbret Gönderileri

Bir Nasihat Binbir İbret kitaplarını, Bir Nasihat Binbir İbret sözleri ve alıntılarını, Bir Nasihat Binbir İbret yazarlarını, Bir Nasihat Binbir İbret yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gercek ve sonsuz hayat ise,beşikle tabut arasindaki mesafeye sığmayacak kadar ulvî ve ebedî bir hakikat!.. Böylesine sonsuz bir hayat karşısinda dünya hayatı, deryadan bir katre kâbilinden değil midir?
Hoştur bana Sen'den gelen, Ya gonca gül, yâhut diken, Ya hil'at ü yâhut kefen, Kahrın da hoş, lutfun da hoş...
Reklam
Nice balık vardır ki, su içinde her şeyden eminken boğazının hırsı yüzünden oltaya tutulmuştur
Sādî-i Şirâzî'nin; "Bir haberin gönül inciteceğini biliyorsan sen sus, başkaları söylesin." düstûruyla hareket ederek muhatabın kalbini incitmekten kaçınmalıdır
"Nefsaniyetin girdabında yaşayanlar için hayat, deniz suyu içmeye benzer. İçtikçe susarlar, susadıkça içerler."
"Mevlana Hz. 'nin ifade buyurduğu gibi : "Hal ile öğüt veren, kal(söz) ile öğüt verenden iyidir.."
Reklam
Âhiretin tarlası olan bu üç günlük fânî dünya hayatında, kime bir güzellik verildiyse, bilsin ki o, ödünçtür.
Hayır ve şer her şeyin Hak'tan geldiğini bilmek, gönlü gereksiz keder ve üzüntülerle yıpranmaktan muhâfaza eder. Zira Hakk'ın rızâsına ermek isteyen bir mü'min, evvelâ kendisinin Hak'tan râzı olması gerektiğini bilir, her hâlükârda hâline şükreder. "Çilelerdeki hikmet ve kerâmeti" kavrar. En büyük çilelerin, Cenâb-ı Hakk'ın en sevgili kullarının başından geçmesindeki nükte ve hikmeti sezer. Yani çilelerle terbiye edilmenin, yüksek bir rûhî tekâmül metodu olduğunu yakînen anlar.
Zira yeryüzündekilere merhamet edenlere, gökyüzündekiler de merhamet etmeye başlar.
Nasıl ki altın cevherinin saflığı ve kalitesi, çeşitli derecelerde harârete tâbî tutulmasıyla tespit edilirse, îmânın seviye ve kemâli de çeşitli musibet ve felaketler karşısında, sabir, fedakârlık, tevekkül, rızâ ve teslimiyet gösterip kalbi muvâzeneyi/dengeyi korumakla anlaşılır.
Reklam
Bize ne oluyor ki ölümden hoşlanmıyoruz?
Nefsani arzularınıza aldandınız, dünyayı mâmur edip ahireti harap ettiniz. Bu sebeple mâmur bir yerden harabe bir yere geçmek hoşunuza gitmiyor.
İşte îmânın aydınlattığı hikmet ve mârifet nazarıyla kâinâta bakılırsa her şeyin mânâsı berraklaşır,kötülüklerin ve şerrin bile yersiz ve hikmetsiz olmadığı kolayca anlaşılır. Fakat insan,hayat ve hâdiselere sadece tek bir cihetten bakarsa,hikmetini kavrayamadağı bâzı aksilikler sebebiyle lüzumsuz yere ye'se kapılıp karamsar olabilir. Hâlbuki şu âyet-i kerîmenin beyân ettiği hakîkat ne kadar hikmetlidir. ..."Bâzen siz bir şeyden hoşlanmazsınız,hâlbuki o sizin için bir hayırdır. Ve bâzen de bir şeyi seversiniz,hâlbuki o sizin için bir şerdir. Allah bilir, siz bilemezsiniz." (Bakara 216) O hâlde doğruyu ve gerçeği arayan insan, her şeyi sırf kendi ölçüleriyle değil, ilâhi hakîkatlerle mîzân etmelidir. Zira bu dünya ölçülerinde zaaf olarak görülen nice hâller vardır ki,ilâhi mîzanda meziyet ve fazîlet olarak tecellî eder.
Bir milletin istikbâlini önceden görebilmek kerâmet değildir. Zira gençlerin temayüllerini seyretmek, bunu teşhis için kâfidir. Her devrin gençliği kendi karakterine uygun bir şekilde enerjisini harcayabileceği ayrı bir heyecan âleminde yaşar. Bu yaşayış da bütün bir milletin âdeta nabzı olur. Başka bir ifadeyle her millet, gençliğinin his ve fikir dünyasına göre şekil alır. Eğer bir millette gençler güçlerini hayır, mâneviyat, fedakârlık ve fazîlet yolunda sarf ediyorlarsa, o milletin istikbali aydınlıktır. Aksine gençler, güç ve kuvvetlerini nefsâniyete, yani kaba kuvvete esir ve râm ediyorlarsa, âkıbet hezimettir.
Sayfa 155Kitabı okudu
Bir zamanlar yeryüzünde, faziletin zirvesinde, inancın vecd ve istiğrâkında beşeriyete rehberlik etmiş kimseler dolaştı. Bugün ise, yüreksiz cübbeler ortalığı kapladı. Devrimiz, kendisini Hakk'a adayan kurtarıcılara muhtaç... Onların hasreti içinde... Zira düşen düştüğünün, devrilen devrildiğinin farkında değil!.. Aydınlık görmemiş gözler, güneşi ve mehtâbı ne bilirler!..
Sayfa 151Kitabı okudu
Diğer taraftan, günahlara batmış bir toplum da, takvâ sahibi birini önünde görmek istemez. Zira herkes kendi cinsiyle ülfet eder. Karga tıynetliler, kokuşmuş lâşelerden haz duyarlar. Onların, gül ve amberin eşsiz râyihasından alacakları bir haz yoktur. Bilakis bundan rahatsızlık duyarlar. Nitekim Lût (aleyhisselam)'ın sapkınlık içindeki kavmi, toplumlarındaki ahlâklı insanlardan rahatsızlık duymuşlar ve sefâletlerini saadet zanneden bu sefihler gürûhu, o sâlih insanları; "-Siz çok temizseniz bu diyardan çıkıp gidin!" diye tehdit etmişlerdir.
Sayfa 150Kitabı okudu
267 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.