Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Osmanlı Bürokratının Uzakdoğu Seyahati

Mustafa bin Mustafa

En Eski Bir Osmanlı Bürokratının Uzakdoğu Seyahati Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bir Osmanlı Bürokratının Uzakdoğu Seyahati sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Osmanlı Bürokratının Uzakdoğu Seyahati kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cahor’da yaşayan vahşilerin çirkin ve feci adetleri
Bir gün Ebû Bekir Han’ın meclisinde idim. Sohbet esnasında bana bir münasebetle: “İtaatim altına almak istediğim vahşilerin çirkin âdetleri vardır. Bunların ailelerinden bir erkek yahut kadın çok ihtiyarladığında, ailesi onu alıp birkaç senelik bir ağaç üzerine çıkarırlar. Hatta çıkarırken; ağaca sıkıca sarıl ki, düşmeyesin, derler. Sonra ailesi, ihtiyarı çıkardıkları ağacı dut sallar gibi sallarlar. “Eğer ihtiyar düşerse ailesi sevine sevine onu öldürüp, yerler. Düşmezse bunun daha vakti gelmemiş, diyerek evlerine götürürler. Fakat onu ara sıra ağaca çıkarıp; ağaçtan düşecek kadar ihtiyarladı mı, ihtiyarlamadı mı, diye yoklarlar.” dedi. Han, sözünü bitirince gayr-i ihtiyarî gözümden birkaç damla yaş aktı.
Sayfa 88 - Çamlıca Basım YayınKitabı okudu
Yemenliler patatesi bilmezlerdi...
Yemenliler, daha evvel patatesin ne olduğunu bilmezlerdi. 1294(1878-1879) tarihinde ben Mâviye Kordon Gümrüğü müdürü iken; sırf yemek için Aden'den bir çuval patates getirmiştim. Ogün tesadüfen hanemde İbb kazası hakkından birkaç kişi misafir bulunuyordu. Yemek esnasında patatesler ortaya koyuldu. Misafirler kabak zannederek ağızlarına attılar. Kabak olmadığını görünce de: "Bu nedir?" diye sordular. Pek hoşlarına gittiğinden iştahla yediler. Ertesi gün memleketlerine dönerken tarlalarına ekip yetiştirmek için birer kıyye(1280 gr) patates aldılar. O sene onar kıyye kadar patates topladılar. Sonra bu patatesleri tekrar ektiler. Şimdilerde ise bir hayli patates yetiştirilmektedir.
Reklam
.....Türk seyyahlardan olduğumu övünerek söyledim. Hepsi gayet hoşlarına giderek: "Ne büyük muvaffakiyet, bundan evvel buralara Türkler ayak basmazken; şimdi sizden seyyahlar görüyoruz. Bunlar hep Sultan ABDÜLHAMİD ile meydana çıkan şeylerdir. Yaşasın o padişah, yaşasın ki; sultanlar içinde onun gibisi çıkmamıştır..." dediler. Bu ifadelerine karşılık ben de onlara teşekkür ettim. Cenâb-ı Hakk, İslâm dininin hamisini ve Resûlullâh'ın halifesini, o mübarek nebisi hürmetine ilelebet payidar kılsın. Âmin. Yemen vilâyetinde Ta'iz sancağına bağlı Ka'tabe kazası eski kaymakamı el-Hac Mustafa bin Mustafa
Sayfa 15
Yemenliler, daha evvel patatesin ne olduğunu bilmezlerdi. Aden'den ben yemek için (1868-1879) 1294 tarihinde bir çuval patates getirmiştim...
Sayfa 21
Reklam
Yemenliler kahveyi kabuğu ile kavururlar. Sonra "meshaka" dedikleri çukurca bir taş üzerine koyup; küçük hamur oklavasına benzer bir taş ile ezerler. Ezilenlerin kahve, bizim kahvemize benzemez. Her biri bulgur tanesi kadar kalır....
Sayfa 29
Yemen'de:
Bazı yerlerde kahve pişirirken içine HAYLİCE TUZ atarlar, eğer konulan tuz az gelirse biraz daha koymadan içmezler...
Sayfa 30
Yemen bedevileri genelde torba içine girip başları altına bir taş koyduktan sonra, toprak veya hasır üzerine yatarlar. Bu sebeple misafirim olan şeyh de yanında bulundurduğu torbaya girip, hazırlanan yatağa -kerhen- yattı. Seherde kalktı, beli ile boynunun ağrıdığını, vücudunun tamamını sızıların kapladığını söyledi. Zavallı şeyh! Tam bir hafta ızdırap çekti. Bunlardan da anlaşılıyor ki bir insan, vücudunu nasıl alıştırır ise sıhhatini de o yolla muhafaza edebilir. Adetinin aksine hareket ederse vücudunu muhafaza edemiyor. Taş-toprak üzerinde uyumayı âdet edinen bedevî şeyhiyle hatırım için tuzsuz kahve içen hizmetçinin halleri de bu âcizane ifademi teyid etmektedir.
Sayfa 31
35 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.