Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Taşralının Öyküsü

Anton Çehov

En Eski Bir Taşralının Öyküsü Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bir Taşralının Öyküsü sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Taşralının Öyküsü kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Babam biraz önce beni dövdüğü şemsiyesi ile gökyüzünü göstererek ; — Göğe bak, dedi. En küçük yıldızlar bile birer dünyadır. İnsan kendini evrenle kıyaslarsa hiçliğini daha iyi anlar.
Sayfa 13 - Yankı YayınlarıKitabı okudu
Sabanın arkasından giderken kaba saba bir hayvana ne kadar benzerse benzesin, kafası votkadan ne kadar sersemlerse sersemlesin, gene de köylüye yakından şöyle bir bakınca, onda, söz gelişi Maşa ve doktorda olmayan, yaşamamız için pek gerekli, önemli bir şeyin bulunduğu gözden kaçmıyordu. Evet, köylünün tek inandığı şey doğruluktu, gerek kendisinin gerekse halkın kurtuluşu doğruluktan olacaktı, bu yüzden de dürüstlüğü seviyordu.
Sayfa 114 - Yankı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu altmış bin insanın neyle geçindiklerini, niçin İncil okuduklarını, niçin kiliseye gittiklerini, ne diye kitap, dergi aldıklarını bir türlü anlamıyordum. Bundan yüz, üç yüz yıl önceki ruh körlüğü, özgürlüğe karşı duyulan nefret hiç değişmeden kaldığına göre, bunca zamandır yazılanlar, konuşulanlar bu insanlara ne vermişti?
Sayfa 135 - Yankı YayınlarıKitabı okudu
"Toplumda iyi bir yer ancak parayla, bir de öğrenimle elde edilir. Ama varlığı, okuması olmayanlar yaşamlarını ancak beden emeğiyle kazanmak zorundadırlar."
Sayfa 7 - Yankı Yayınları
"Oysa anlaşılmış olmayı o kadar çok istiyordum ki!"
Sayfa 10 - Yankı Yayınları
"— Göğe bak, dedi. En küçük yıldızlar bile birer dünyadır. İnsan kendini evrenle kıyaslarsa hiçliğini daha iyi anlar."
Sayfa 13 - Yankı Yayınları
Reklam
"Halılarından, mobilyasından olduğu gibi ondan da mutluluk havası esiyordu."
Sayfa 23 - Yankı Yayınları
İnsanı Resmetme Sanatı
"Yüzünden sağlık fışkıran bu kırmızı yanaklı, geniş göğüslü, tertemiz yıkanmış, etine dolgun adam, basma gömleği, geniş poturu içinde porselenden yapılmış oyuncak bir arabacıya benziyordu. Tek kır düşmemiş, yuvarlak, kıvırcık sakalı, kemerli burnu, aydınlık, çocuksu kara gözleri vardı."
Sayfa 23 - Yankı Yayınları
"... bu şehirde birlikte yaşadığım insanlar bana can sıkıcı, yabancı, hatta bazen iğrenç geliyorlardı. Onları sevmiyor, anlamıyordum."
Sayfa 25 - Yankı Yayınları
"Şehirde şerefli olarak tanıdığım tek insan gösteremezdiniz. Babam rüşvet alır, bunu ona üstün niteliklerinden dolayı verdiklerini düşünürdü. öğrenciler sınıflarını geçmek için öğret menlerine el açanlar, onlar ise istedikleri para yı koparırlardı. Askerlik şubesi başkalarının karısı askere çağrılan acemi erlerden rüşvet alır, onların şölen vermesini beklerlerdi; hele bir keresinde iyice sarhoş olduğu için kilisede yerinden kalkamamıştı. Askeri doktorlar da rüşveti kaçırmazlardı bu sırada. Belediye doktoru ile veteriner kasapları, lokantaları haraca bağlamışlardı. Şehir enstitüsünce yürütülen diploma alış verişiyle isteyen askerlik görevinden bağışlanabilirdi. Üst rütbeli papazlar küçük papazlardan, kilise kurulu üyelerinden para sızdırırlardı. Belediyeye, esnaflar derneğine, ta bipler odasına işi düşenler buralardan giderlerken arkalarından: "Teşekkür etmedin!" diye bağırırlar, onlar da geriye dönüp 30-40 kapik bırakırlardı. Rüşvet almayan, adliyenin yüksek memurları gibi kimselerin de gururlarından yanlarına varılmazdı, ellerini sıkmak isteseniz parmaklarının ucunu verirlerdi, soğuktular, dar görüşlüydüler; kumar oynarlar, su gibi içki içerler, zengin kızlarla evlenirlerdi; bütün bunlardan dolayı da şüphesiz çevrelerine zararlı, ahlâk bozucu etkide bulunurlardı. Yalnızca genç kızların bozulmamış oldukları söylenebilirdi; onlar da hayatı tanımazlar, rüşvetin birisine yüksek niteliklerinden dolayı verildiğine inanırlardı; evlenir evlenmez de yaşlanıp çökerler, aşağılık burjuva batağında ümitsizce debelenirlerdi."
Sayfa 26 - Yankı Yayınları
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.