Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bize Göre

Ahmet Haşim

Bize Göre Gönderileri

Bize Göre kitaplarını, Bize Göre sözleri ve alıntılarını, Bize Göre yazarlarını, Bize Göre yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sinemanın diğer bir işlevi de olgun yaşın, kafatası içinde, bir deste devredikeni gibi sert duran acıtıcı mantığı yerine, çocuk safdilliğini ve kolayca aldanış kabiliyetini yerleştirmesidir.
Herhangi bir sahada, insanı artık daha ileriye gitmekten vazgeçmiş görenler, bilmeyerek, onu hayvan seviyesine indirmek isteyenlerdir. 
Reklam
Hatta iri göbekli insanların etrafımızda çoğaldığına bakılırsa, birçok insanın şimdi beyinlerini kemik muhafazasından çıkarıp karınlarında taşıdıklarını düşünmek gerekir. 
Sevimsiz kırların şehir şiirine hala konu oluşu, dünyaya artık yalnız kötü şairin geldiğine bir işarettir.
Sayfa 125 - KaranfilKitabı okudu
Bugünkü medeniyet temellerinin, üzerinde kurulmuş olduğu esas fikirleri, birer hazine gibi taşıyan birçok kelimelerin, halk için karanlık ve bilinmeyene dalmasıyla, sosyal ve siyasi eğitimcilerin işi ne derece zorluklara maruz kalacağını burada uzun uzadıya açıklamaya gerek yoktur. Fen sahasında da sözün açıklık ve istikrarı büyük bir öneme sahiptir. Fikirlerine sağlam koruyucular bulamayan bir medeniyetin, düşünme yeteneğini kaybetmekte gecikmeyeceğinden hiç şüphe etmemelidir.
Sayfa 123 - KaranfilKitabı okudu
Şimdi biz, tıpkı Faust gibi, tozlu bir kütüphane de iskeletler, Emikler, küreler arasında, eski bir metnin mimarisi üzerine eğilmiş, kısır bir düşünüş içinde kendimizden geçmiş iken, aşağıda, bir bahar gecesinin mehtabı içinde, kokulara ve rüzgârlara karışmış, titreyen aşk ve neşe şarkıları dolaşıyor ve genç bir insanlık, aydınlık bir nehir gibi şafakların aydınlıklarına doğru koşuyor.
Sayfa 118 - KaranfilKitabı okudu
Reklam
Sevmeyi bilmeyen ölmeyi bilemez; savaş sevginin tamamlayıcısıdır.
Sayfa 108 - KaranfilKitabı okudu
Türkçe ne zamana kadar dünya düşüncesinin alışverişinden uzak kalacaktır? Bütün eski Yunan ve Latin edebiyatı, bütün Avrupa’yı 16.17.18. ve 19. asrın şaheserleri, kendilerinden tek habersiz kalan Türk milleti tarafından da keşfedilmek için hâlâ çevirmenlerini boşuna bekleyip duruyorlar.
Sayfa 117 - KaranfilKitabı okudu
Kısaca, kütüphanelerden, el yazmalarından, taşlardan ve topraklardan yükselen toz bulutları o kadar yoğun ki, arkalarında kalan Türk semalarının tatlı maviliği görülmüyor.
Sayfa 116 - KaranfilKitabı okudu
Karanlık kıyılarına doğru ilerlediğimiz ölüm denizinden sıçrayan köpük Serpintileri gibi, şakaklarında ilk beyaz saçlar belirlemeye başlayan, 40 yaşına basmış okuyuculara soruyorum: Gençliğinizi, gençliğinizin o tatlı kalbini hatırlar mısınız? Bir kapı aralığından parıltısı size bir saniye vuran siyah bir gözün veya ipek bir peçe dokusu arkasından seçebildiğiniz taze bir tenin veya bir şimşek hızıyla önünüzden kaçarak perdeler arkasında kayboldu veren genç bir eteğin, sizi içine düşürdü o hayaller, ürperti ve sıtma geceleri hatırınızda mı? Sır ve hava gibi göze görünmeksizin etrafınızda yaşayan o saklı kadının uzaktan, mıknatıs akıcılığıyla kanınızda uyandırdığı fırtınalara karşılık niçin bugünün renkli, kokulu ve çıplak kadını, kendi neslinin gencine aynı çarpıntıyı veremiyor? Bugünkü gencin gözündeki sert parıltı, dudaklarındaki zalim tebessüm, o eski tehlikeli aşkın gülünç ve ehli bir hayvana döndüğünü anlatmıyor mu?
Sayfa 112 - KaranfilKitabı okudu
Reklam
İtiraf etmeliyim ki, “gülüş “ruhun soylu bir faaliyeti değildir. Hiç kimse kendine gülmez; güldüren diğerinin acizi, kusuru ve yanlışıdır ve gülen, kendinden fazla memnun olan gururumuzdur. Fikir yaratmakta veya düşman gözlemekte veya sonsuz suya ve göğe bakıp düşünmekte olan adam gülmez; “aşk“ ın çehresi “hüzn“ un çehresi gibi sakin, alçakgönüllü ve serttir. Ruh, neşe sahasında, ancak tebessümün dudaklar üzerinde çizdiği hatta kadar ileri gidebilir, çünkü ondan sonra etin kabalığı ve karışıklığı başlar. Gülen bir adamın çevresinde gerilen dudakların açık bıraktığı iki çıplak diş sırası, hayvan sırıtmasını andırmaktan uzak olmadığı kadar gülmeyen bir insan ve özellikle gülmeyen bir kadın çevresi, ilahi bir Çehre olmaya yakındır.
Sayfa 111 - KaranfilKitabı okudu
Gerçekten dünyanın her tarafında sanatı, her ne vasıtayla olursa olsun, diğerlerini güldürmekten ibaret olan adam, halkın tamamının küçümsemesine hedeftir. Bu genel anlayış etkisiyledir ki, mizah, yazıda edebiyatın, resimde sanatın ve sahnede gösterinin gösterinin en şerefsiz şekli ve en aşağı aşaması sayılır. Halk lehçesi “güldürücü “‘nün sosyal konumunu dikkate almıştır; her dilde ona verilen isimler paskal, maskara, soytarı gibi sözün eşanlamlısıdır. Bu gibi kelimelerin, hiçbir dilde hürmet ve yakınlığı ifade etmediklerini ayrıca söylemeye gerek var mı?
Sayfa 109 - KaranfilKitabı okudu
“Kalp“ kelimesi, her dilde hem sevgi hem de cesaret manasına gelir. Kelimeler, asırların tecrübesiyle mânâlarını aldıklarına göre, her dilde “kalp“ kelimesine yüklenilen manalardaki bu uzlaşma, halk gözlemenin, her devirde ve her memlekette aynı gerçekle karşılaşmış olduğuna bir delildir. Sevmeyi bilmeyen ölmeyi bilmez; savaş sevginin tamamlayıcısıdır. Bağırsak yatağı olan karın içinde, yani beslenme ve sindirim bölgesinde değil, göğüste, yani hayat kuvvetlerinin bölüşüldüğü zengin ve soylu bölgede bulunan “kalb”i aşk ve kahramanlığa merkez olarak kabul eden halk hikmeti, böylece aşk ve cesaret gibi iki erdeme ancak bayağı ihtiyaçlardan yükselmekle ve nefsi aşağılama ile erişebileceğini de anlatmak istemiştir. Gerçekten tüccar gibi hesap tutan bir “aşk“ veya bir “cesaret“ düşüncesi mümkün müdür?
Sayfa 108 - KaranfilKitabı okudu
Fransa düşünürü Hippolyte Taine, eseri sanatkara bağlayan ilginin sıklığına dair ne söylemiş olursa olsun, biz de Yakup Kadri’ye gelinceye kadar özellikle edebiyatta, eserle müessir, bir diğerine hiç benzemeyen ayrı şeylerdi. Her yazar, ya yalın ses çıkaran bir cüce veya düdük sesli bir devdi; sesten boya geçemezdi. Niceleri yırtıcı bir kurttu, gecelerin karanlığında Arslanların sesini taklit ettiler; niceleri leş yiyici pis kuşlardı, baharda bülbüller gibi öttüler. Körler aleminin bahar ve sonbaharından söz ettiler; cılızlar, “kuvvet “‘i öğretmek istediler; Timsahlar gözyaşları döktüler; alçaklar, Erdem’denden vurdular. Kalem ve kağıt bunların başlıca araçlarıydı. Halbuki eserinin her satırını, insanlığının altınlarından dokuyan Yakup Kadri de şahıs ve eser, bir diğerine aydınlıkları karışan iki meşaledır.
Sayfa 103 - KaranfilKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.