Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Born to Run

Bruce Springteen

Born to Run Gönderileri

Born to Run kitaplarını, Born to Run sözleri ve alıntılarını, Born to Run yazarlarını, Born to Run yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Biz İtalyanlar, daha fazla ilerleyemeyeceğimiz yere kadar zorlar, kemiklerimiz bize ihanet edene kadar ayakta durur, kaslarımız bitkin düşene kadar yukarıya uzanıp yakalar, daha fazlasını yapamayana kadar, sonuna dek dans eder, bağırır ve güleriz. İşte Zerilli kız kardeşlerin dini buydu; Papa’nın zorlu öğretisi ve Tanrı'nın izniyle bize aktarılmıştı ve bunun için her gün şükrediyoruz.
Sayfa 36 - Doğan KitapKitabı okudu
Başını biraz belaya soktuysa da ne olurdu ki? Gerçek dünya belalarla doluydu ve eğer bunu istiyor ve özlemini çekiyorsan, hazır olman iyi olurdu. Hakkın olana sahip çıkmaya ve onu bırakmamaya hazır olman gerekirdi, çünkü “onlar” bunu sana bedavaya vermeyecekti. Risk alman ve bedel ödemen gerekirdi. Yaşam sevgisi, varlığının yoğunluğu, hayata karşı tutkusu ve ailesi üzerindeki hükmü onu hayatımda hiç olmayan bir erkek figürü haline getiriyordu. Heyecan verici, korkutucu, teatral, kendini mitolojik bir kahramanmış gibi anlatan, kendiyle övünen biriydi... Bir rock yıldızı gibi! Bunun dışında, tepedeki evden çıkıp kaldırıma ayak bastığın andan itibaren, benim ailemde DÜNYAYI KADINLAR YÖNETİYORDU! Erkeklerin, iplerin onların elinde olduğuna inanmasına izin veriyorlardı, ama en yüzeysel gözlem bile bunun doğru olmadığını ortaya koyardı.
Sayfa 34 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Kısa süre önce anneme, neden herkesin sonunda İrlandalıları tercih ettiğini sordum. Şöyle dedi: “İtalyan erkekleri çok fazla patronluk taslıyordu. Bundan bıkmıştık. Etrafımızda bize patronluk taslayan erkekler olmasını istemedik.” Elbette istemezlerdi. Etrafta birileri patronluk taslayacaksa, gizlice de olsa bunu Zerilli kız kardeşler yapardı. Eda teyzem, “Babam üç oğlu olmasını istemiş ama bunun yerine üç kızı olmuş; bu yüzden bizi erkek gibi yetiştirdi” demişti. Sanırım bu durumu biraz olsun açıklıyordu.
Sayfa 32 - Doğan KitapKitabı okudu
Dora Kirby, Eda Urbellis ve Adele Springsteen'in minik ağızları ve vücutlarından etrafa sürekli bir nükleer enerji yayılırdı. Annem ve iki kız kardeşi, toplamda yaşadıkları 260 yıl boyunca hayatın hem en iyi hem en kötü günlerinde her zaman çığlıklar ya da kahkahalar attılar ve dans ettiler. Bu hiçbir zaman sona ermedi. Marx kardeşlerinkine benzer, yüksek voltajlı çılgınlıkları sürekli olarak zar zor kontrol edilebilen bir histerinin sınırlarında dolaşırdı. Her nasılsa bu, onları neredeyse ölümsüz kılmakla kalmaz, aynı zamanda başarılı olmalarını da sağlardı. İrlandalılara aşık olan kadınlar olarak hepsi kocalarından uzun yaşadılar; savaşı, trajedileri ve yoksulluğu alt ettiler ve azimli, kararlı ve iyimser kalmayı başardılar. Onlar “EN İYİLER”di. Onlar, bütün dünyayı yenileceğine inandırıp bir anda atağa geçen üç küçük Muhammed Ali'ydi.
Sayfa 31 - Doğan KitapKitabı okudu
İlköğretimimi tamamlamadan birkaç ufak ceza almıştım; boynumdaki kravat ben boğulana kadar sıkıldı, kafama vuruldu, karanlık bir dolaba kilitlendim ve ait olduğum yerin burası olduğu söylenerek bir çöp kutusuna kapatıldım. Bunlar ellili yıllarda Katolik okullarında çok olağan şeylerdi. Yine de hepsi ağzımda kötü bir tat bıraktı ve beni dinime sonsuza dek yabancılaştırdı.
Sayfa 28 - Doğan KitapKitabı okudu
Sınıf arkadaşlarım genellikle iyi kimselerdi. Ama bazıları kaba, saldırgan ve kırıcıydı. Rock yıldızı olmayı düşleyen herkesin katlanması gereken aşağılanmaları burada yaşadım; yakıcı, vahşi, küçük düşürücü sessizliğin ve daha sonra oluşacak ateş için yakıt olan “tel çitlere yaslanıp dünyanın seni almadan, seni reddederek dönmeye devam ettiğini" hissettiğin çocuk bahçesi yalnızlığının acısını çektim. Kısa süre sonra bunların hepsi yanacak ve dünyanın altı üstüne gelecekti... Ama henüz vakti gelmemişti.
Sayfa 27 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Emredildiğinde ortaya dökebileceğim, kabul edilebilir günahların listesini yapmak için harcadığım onca saati düşünüyorum da... İnanılacak kadar kötü olmaları gerekirdi... ama çok da kötü olmamalılardı (en kötüleri, henüz yoldaydı!) İkinci sınıftayken, ne kadar günah işlemiş olabilirsin?
Sayfa 26 - Doğan KitapKitabı okudu
Artık yapacak pek fazla işi olmayan büyükbabam, bu vahşi yaratıklara sabırla kur yaparak onları arka bahçede yanına toplardı. Başka hiçbir insanı yanına bile yaklaştırmayacak vahşi kedilere yaklaşıp onları okşayabilirdi. Bazen bunun bedeli ağır olurdu. Bir akşam eve, sevilmeye pek hazır olmayan bir kedi yavrusunun yaptığı, kolunun altında otuz santim uzunluğundaki tırmık iziyle gelmişti.
Sayfa 25 - Doğan KitapKitabı okudu
Büyükannem eski, yaylı bir kanepenin üzerinde beni yanına sıkıştırarak uyurken, büyükbabamın odanın karşısında küçük bir karyolası vardı. Hepsi buydu. Çocukluğumdaki sınırsızlığı yaşadığım yer işte bundan ibaretti. Kendimi evimde, güvende ve sevilmiş hissetmek için olmam gereken yer burasıydı. Yıkıntı halindeki bu evin ve bu insanların ezici, hipnotize edici etkisi beni asla terk etmeyecekti. Bugün bile rüyalarımda orayı ziyaret ediyor, tekrar tekrar oraya gidiyor, oraya dönmek istiyorum. Orası mutlak güvenliğe, her şeyi yapma iznine ve korkunç, unutulmaz, koşulsuz sevgiye sahip olduğumu hissettiğim bir yerdi. Beni hem mahvetti hem de olduğum kişiye dönüştürdü. Mahvetti, çünkü hayatımın geri kalanı boyunca, ilişkilerimin biraz normal olmasını sağlamak için kendime sınırlar çizmek konusunda büyük bir mücadele verdim. Olduğum kişiye dönüştürdü çünkü beni hayatım boyunca sürecek “tekil” bir yer arayışına itti ve müziğimde beni yönlendiren kararlı, tutkulu bir açlık verdi. Güvenlik tapınağımı, anılar ve özlemin canlılığını kaybetmiş ateşi üzerinde kurmaya çalışmak, umutsuz ve hayat boyu süren bir çabaydı.
Sayfa 24 - Doğan KitapKitabı okudu
Doğum sırası ve koşullardan ötürü ben bu evde tanrı, kral ve Mesih'in tek bir kişide birleşmiş haliydim. İlk torun olduğumdan büyükannem beni ölen halam Virginia'nın yerine koyarak sahiplenmişti. Hiçbir şey yasak değildi. Bu, küçük bir çocuk için müthiş bir özgürlüktü ve ben bunu tüm varlığımla kucakladım. Beş ya da altı yaşındayken sabah üçe kadar uyanık kalır, öğlen üçe kadar uyurdum. Yayın bitene kadar televizyon izler, sonra da test görüntüsüne bakmaya devam ederdim. Ne zaman ne istersem yerdim. Annem ve babam uzak tanıdıklar haline gelmişti, hatta annem kafası karıştığı halde, huzuru korumak arzusuyla beni büyükannemin mutlak yönetimi altına bırakmıştı. Çekingen, küçük bir diktatör olarak kısa süre sonra kuralların dünyanın geri kalanı için olduğunu hissetmeye başladım; en azından babam eve dönene kadar. Babam, annesinin ısrarıyla kendi ilk doğan oğlu tarafından tahttan indirilmiş bir kral gibi, asık suratıyla, küçümseyerek mutfağa doğru bakardı. Evimizin köhne olması, kendi tuhaflıklarım ve bu kadar küçük yaşta sahip olduğum bu büyük güç beni utandırıp mahcup etti. Dünyanın geri kalanının farklı kurallarla yaşadığını görebiliyordum ve alışkanlıklarım yüzünden mahalledeki arkadaşlarım benimle epeyce alay ediyordu. Bana verilen hakları seviyordum ama bunun doğru olmadığını biliyordum.
Sayfa 23 - Doğan KitapKitabı okudu
49 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.