Ve insan kitaplara kendini ne kadar çok verirse, onlara ne kadar içten bağlanırsa, yaşamı da o kadar yakından tanır. Çünkü dünyasını sadece kendi gözleriyle görmez, kitaplardaki sayısız başka gözlerin de yardımıyla onu çok yakından tanır ve sever.
Düşünen insan için en büyük başarı her zaman özgürlüktür. Kişinin özgürlüğü, düşüncelerin özgürlüğü... Ve bu bizim görevimizdir, ötekiler kendilerini bilinçli bağımlı yaparken bizlerin her geçen gün daha çok özgür olmasıdır!
Birisine veda etmek çok zor bir sanattır; insan yüreği buna alışmaya inatla karşı çıkar. Her defasında da yitirdiğiniz bir tanışın karşısında yeni bir hüzün ve sıkıntıyla durursunuz.
Taze ayak izlerini örten kar taneleri gibi sessizlik seslerin üzerine düşüyor, onları boğup susturuyor…Yalnız insandan daha güçlü gece yarısının sessizliği..
Kitapların, insan ruhunu özgürleştiren, hatta bir yerde dünyayı yaratan gücünün özel yaşamımızdaki etkileri sonsuzdur, ancak biz çoğu kez bunun farkında değilizdir. Kitaplar günlük yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır, onun varlığına teşekkür borçlu olmamız gerekir. Nasıl her nefes alışımızIa ciğerlerimize oksijen dolduruyor, görünmeyen bu besinle damarlarımızdaki kanı besliyorsak; okuyan gözümüzle de düşün organlarımızı sürekli canlandırıyor ya da onları yoruyoruz.
Amerika'dan bize, her insana aynı şeyi sağlayan "tekdüzelik" gelmiştir. Bireylerin üzerinde aynı giysi vardır, ellerinde aynı kitap; aynı konulardan söz ederler, ilerlemek için de ayaklarını değil aynı otomobilleri kullanırlar. Ancak ne yazık ki dünyamızın öteki yanından, Rusya'dan da başka bir tekdüzelik üzerimize gelmektedir : İnsanın parçalara ayrılması ve tek bir dünya görüşüne sahip olma isteği. Bu da tekdüzeliğin bir başka türlüsüdür. Tekdüzenin içine sokulmak istenen insanlar, pek umutlu olmasalar da karşı çıkmayı denerler. Ancak kendimizi korumamızdaki sinirlilik bizlerin zayıf yanıdır..