Yazılar

Buradayım Sözümde

Ahmet Telli

En Eski Buradayım Sözümde Sözleri ve Alıntıları

En Eski Buradayım Sözümde sözleri ve alıntılarını, en eski Buradayım Sözümde kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Görkemli yapılara daima tedirginlikle bakmışımdır. Yakınlık duyamam bu tür mekanlara. Çünkü bu görkemin altında yok edilen insanlık varmış gibi gelir bana. Egemenliklerin vahşi uğultusu sinmiştir duvarlara, nakışlara,kubbelere….Sevinçlerin, sevgilerin, aşkların ve dostlukların az, acının, ihanetin, ikiyüzlülüğün daha çok yaşandığını düşünürüm.
İshakpaşa Sarayı’ nın avlusunda dolaşırken, türbe denilen kümbetin başında, yaşlı bir İngiliz turistle söyleşiyoruz. Seksenli yaşının sonuna gelmiş bu İngiliz kadın, yürürken kullandığı bastonunun tutamağını oturak gibi kullanarak ancak ayakta durabiliyor. Bir yandan da fotoğraf çekiyor. işlemelerin, kümbetin, uzakta görülen kayalıkların, gök yüzündeki bulutların fotoğrafını çeken kadın, bir süre sonra bir duvarın dibinde çantasından çıkardığı kağıtlara bir şeyler yazmaya başladı. Yanaşıp sohbet etmeye başladık. Torununa mektup yazdığını söyledi. Burada gördüklerini, yaşadıklarını anlatıyormuş torununa. Torununun bunları okuyup okumayacağını sorduk, çünkü bu kuşaklar artık mektup yerine kendilerine gelen e- postalara itibar ediyorlar. Yaşlı kadın, ‘’önemli değil okuyup okumaması, ben yazıyorum, kendim için yazıyorum, böylece de anılar ediniyorum, anılar edinmeliyiz dedi. ‘’ Anılar ayakta tutar bizi’’ diye de ekledi. Yaşlı kadının bu sözleri şair Şükrü Erbaş’ı müthiş etkilemişti. Hicri İzgören’i de, beni de sarsmıştı doğrusu. Doksanına gelirken bu kadın anılar edinmekten söz ediyordu. Biz, hangimiz, gezip gördüklerimizden, yaşadığımız günden anılar edinebiliyoruz? O yaşlı kadının bize öğrettiği bir şey vardı: Anılar edinmeliyiz… Hem öyle birilerine anlatmak için falan değil, çektiğimiz fotoğraflarla albümler doldurmak içinde değil. Yaşamı anlayabilmek, arkadaşlığı, yoldaşlığı sağlam kılmak için anılar edinmeliyiz.
Reklam
Nerdesin? İstesem de bulamam seni artık. İstesem de arayamam. Ama mademki ‘’ara beni’’ dedin, bir yolunu bulup ulaşmalıyım sana. Ulaşmalıyım ve Munzur gözelerinin serinliğini, Berçelan yaylası’nın yıldızlara bu kadar yakın olduğunu yeniden fark etmeliyim. Yanan, yıkılan vadilerin nasıl yeşerdiğini, doğanın arsızlığını anlatmalıyım. Kim bilir, belki de sen anlatmalısın bana.
Bak sen gideli çok zaman geçti. Sonraları hiç mektup yazmadığımı fark ettim. Posta kutumu da kapatmıştım çoktan.mektup yazmak netameli bir iştir biliyorum, yürek ağrısı bir şey. Eskiden olduğu gibi yazabilecek miyim sana,onu da bilmiyorum. Yazdıklarım bir anlam ifade etmiyorsa bir haber uçur bana. Belki son mektup olur bu. Öyle kal.. Gökyüzüne bakmayı unutma olur mu?
Gerçi günümüzde mektup tarihe karıştı. Unutuldu çoktan. Posta dağıtıcılarının sokağın köşesinden dönüşünü sabırsızlıkla bekleyen genç kızlar yahut anneler kalmadı. Posta dağıtıcılarının da eski sevecenlikleri kalmadı zaten. Onlar evlerin posta kutularına faturalar, reklam gazeteleri gibi şeyler bırakıyorlar sadece. Hatta bu posta dağıtıcıları, yerlerini, şehirler arası yada uluslar arası kargo şirketlerine bıraktılar. Telefon ve elektronik postadan sonra, bildiğimiz mektuplar iyiden iyiye yazılmaz oldu. Sana bir başka mektupta Neruda’nın yaşamından filme alınmış’’ postacı’’ filminden söz etmek isterim, postacının o müthiş etkili davranışından. Ama sen yine de sen anımsa yıllar öncesini. Bir gün yazmasam yüzün asılır, sitem ederdin. Bir gün mektubun gelmese yüreğim daralırdı. Hayatımda bu kadar önemli olan mektupların hala duruyor bende. Yolculuk hazırlığı yaptığın süreçte, bütün ısrarlarına karşın geri vermemiştim. Zaten geri vermediğim tek şey, mektuplardı.
Nazım Hikmet’in öncü kişiliğini vurgulamak isterim. Şöyle diyor Afşar Timuçin:‘’ Ahlak bunalımı içinde kıvranan Atina için Sokrates neyse, ahlak bunalımı içinde kıvranan Türkiye içinde Nazım Hikmet oydu. Sokrates’i gençlerin ahlakını bozmakla suçlayarak ölüme mahkûm etmişti yurttaşlar. Nazım Hikmet’i de gençleri ayaklandırmaya kışkırtmakla suçlayarak toplum dışına itmeye çalıştılar.’’ Şiiriyle olduğu kadar yaşam karşısında duruşuyla da Türkiyeli’nin vicdanı olan Nazım Hikmet, bir dünyalı olarak insanlığın kültür mirasıdır ve bu mirası onarmaya devam etmektedir.
Reklam
407 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.