"Sesten kaçmak isterken
sen kendin ses olursun,
bir uyum hayaleti,
çığlık gölgesi, şarkı.
Bize öğretmek için
gelirsin karanlıkta
o soluksuz, dudaksız
ve sözsüz konuşmayı.
Yıldızlarla delinip,
olgunlaşıp müzikle
nereye götürürsün
sessizlik, insanüstü
acını, bir ezgiler
ağına tutsak oluş
acısını, körelten
o kutsal kaynağını?"
''Cennetim kırlık bir yer
bülbülsüz,
lirsiz;
bir pınarla,
ince bir su gözüyle.
Ne bir rüzgâr mahmuzu
yapraklar üzerinde
ne de yaprak olmayı
isteyen bir yıldız.
Ah n’olaydı koskoca
bir gün olaydı,
parlak solucanı
başka bir günün,
bir kırık
bakışlar tarlasında.
Aydınlık bir dinlenişte
bütün öpüşlerimiz,
o çınlayan benleri
yankının,
açaydı çok uzakta.''
Bugün içimde belirsiz
bir yıldız ürperişi var,
ama silinip gidiyor
yolum sisin varlığında.
Kanatlarımı kırdı gün
ve üzüntümün acısı
ıslattı tüm anıları
düşüncenin kaynağında.
.....
Adını söylüyorum
bu karanlık gecede,
çınlıyor eskisinden
çok daha ötelerde.
Bütün yıldızlardan daha bir uzak,
yumuşak yağmurdan acılı hem de,
Sever miyim eskisi
gibi seni? Bir yerde
yanıldı mı yüreğim?
Sis açılıp ilerde
kavuşur muyum dingin
ve saf tutkuya gene?