En Eski Büyük Dünya Seyahatnamesi kitaplarını, en eski Büyük Dünya Seyahatnamesi sözleri ve alıntılarını, en eski Büyük Dünya Seyahatnamesi yazarlarını, en eski Büyük Dünya Seyahatnamesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Yolculuğumun bu bölümünde Ahiler adı verilen bir toplulukla karşılaştım. Bilad-ı Rum'a yerleşmiş Türkmenlerin yaşadıkları her vilayette, her şehirde , her köyde bulunan ahiler bekar ve sanat sahibi gençlerin bir tür cemiyetti. Bunlar birbiriyle çok sıkı dayanışma içindedir. her birinin halk içinde muteber bir mesleği vardır. Memleketlerine gelen yabancılara yakın bir il gi gösterir; onların yiyecek içeceklerini temin eder, konukların insani ihtiyaçlarını karşılamada elinden gelen bütün itinayı gösterirler.
Öte yandan yaşadıkları yerlerdeki zorbaları yola getirir, herhangi bir sebeple bunlara iltihak edenleri tek tek ortadan kaldırırlar. İşte bu gibi hususlarda ahilik cemiyetinin dünyada eşi benzeri yoktur."
"Şunu özellikle belirtmeliyim ki, Bilad-ı Rum denilen bu ülke, dünyanın en güzel memleketlerinden biridir. Cenabı Hak öteki ülkelere ayrı ayrı ihsan ettiği güzellikleri burada topyekun bir araya getirmiştir. Ahalisi güzel yüzlü ve temiz giyinişlidir. yemekleri ise nefistir..."
Battuta günümüz seyahat yazılarına alışmış okuru silkelese de yine de çapıcı bir üslupla kendini okutmayı başarıyor.
malum olduğu üzere günümüzde bile hayli hareketli siyasetçilerin gezebileceği bu yerleri gezebilmek 14. yüzyıl ortamı için müthiş bir iş. Özellikle Türk okurları için 14. yüzyıl başındaki Anadolu'yu anlattığı kısımlar oldukça değerli.
Nil nehri, gerek akışındaki tatlılık ve şirinlik, gerek geniş bir sahada yayılması ve gerekse bölge sakinlerine sonsuz kazançlar sağlaması bakımından dünya nehirlerinin hepsinden üstündür. İki sahili boyunca düzenli bir şekilde uzayıp giden şehir ve köyler mamurluk yönünden emsalsizdir. Kıyıları Nil kıyıları gibi mükemmelen ekilip dikilmiş bir başka nehir daha yoktur. Yeryüzünde "Bahr" (deniz) diye adlandırılmış başka nehir de mevcut değildir. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Keriminin Kasas Suresi 7. ayetinde Nil'i "Yemm" diye zikretmektedir. Yemm ise "Bahr" demektir. Sahih hadis-i şerifte bildirilmiştir ki, Resulullah(S. A. V) İsra gecesinde Sidre-i Münteha'ya vardığı zaman gökten dört nehir fışkırdığını ve bunların ikisinin dahilde, ikisinin de hariçte bulunduğunu görünce, melek Cebrail'den(A. S) bu nehirleri sormuş. Cebrail de kendisine "Dahilde olanlar cennettedir. Hariçte olanlar ise Nil ve Fırat'tır." cevabını vermiştir. Bunun gibi yine Nil, Fırat, Seyhun ve Ceyhun'un cennet nehirlerinden olduğuna dair hadis-i şerif vardır.
Kahiredeyken piramitleri de gezdim. Piramitler yontma sert taştan yapılmış olup yükseklikleri pek fazladır. Koni biçimindedirler, aşağıları geniş ve yukarıları dardır. Kapıları yoktur. Ne maksatla yapıldıkları ise bilinmemektedir. Bir rivayete göre, güya tufandan önce Mısır hükümdarlarından biri görmüş olduğu rüyanın verdiği dehşet ve korku
İsmi "süt" anlamına gelen Halep'te, Halil İbrahim Peygamber'in gündelik hayatını sürdürüp Cenab-ı Hakka ibadet ettiği rivayet olunan mübarek bir yer vardır. Burası müminler tarafından sıklıkla ziyaret edilir. Şehir halkı arasında İbrahim Aleyhisselam'ın burada çiftçilik yaptığı, hayvan besleyip süt sürekli olarak sağdığı yönünde öyküler anlatılır. Halka göre şehrin ismi de doğrudan doğruya onun bu uğraşından gelmektedir. Aslında bunun pek de temelsiz bir iddia olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü Halilürrahman (ala nebiyyina ve aleyhi salavatülmennan) hazretleri gerçekten de bu şehirde oturmuştu ve pek çok koyunu vardı. Bunların sütünü sürekli olarak fakirlere ve yolculara verirdi. Bunlar ihtiyaç duydukça toplanarak "Haleb-i İbrahim" i, yani Hazreti İbrahim'in sütünü istediklerinden şehir zamanla o isimle anılmaya başlanmış olabilir.
Dımaşk'ta bulunan evkafın çeşitlerini ve varidatını saymak imkansızdır. Zira burada pek çok evkaf vardır.
Bunlardan biri, Hacca gitmeye gücü yetmeyenlere mahsus evkaftır. Başvuranlara, Beytullah'ı ziyaret etmeye yetecek kadar yolluk verilir.
Diğeri, yoksul ailelere mensup kızların çeyizlerini hazırlamaya yardımcı olan evkaftır.
Bir başka evkaf ise esirlerin affı işiyle uğraşmaktadır. Yine, yolculara tahsis edilmiş bir evkaf vardır ki burası yolcuların
(ebna-i sebil) yiyecek ve giyecekleriyle memleketlerine varıncaya kadar kendilerine gerekli olan cep harçlıklarını temin eder. Yolların tamiri ve kaldırım döşemek için tanzim edilmiş olan evkaf sayesinde Dımaşk sokaklarının her iki tarafında da yaya kaldırımı yapılmıştır.
Şehirde bunların dışında başka hayır işleriyle ilgilenen daha pek çok evkaf vardır.
Bir gün Dımaşk sokaklarında gezinirken küçük bir köle çocuğun yaşadığı ilginç bir olaya tanıklık ettim. Kölenin elinde bulunan ve oralarda 'sahan' denilen çini bir tabak ansızın düşerek kırıldı. Halk hemen kırık tabağın başına toplandı. Çocuk korkudan tir tir titriyordu. İçlerinden biri, "Tabağın parçalarını toplayalım ve kapkacak vakfı nazırına başvuralım" dedi. İyice korkmuş durumdaki çocuk, bu öneri üzerine parçaları alelacele topladıktan sonra o adamla birlikte anılan vakfa gitti.
Sonradan haber aldık ki köle çocuk parçaları gösterip durumunu anlattığında, Nazır ona vakfın bütçesinden kırık tabağın aynısını satın alacak kadar para vermiş. Bu olay beni çok etkiledi. Çünkü evkaf hizmetleri gerçekten de güzel işlerdendir. Kölenin efendisi o tabağın kırılmasından dolayı çocuğu ya dövecek ya da en azından şiddetle azarlayıp kalbini kıracaktı. Bu vakıf o küçücük çocuğun korkularını giderip gönül almaya vesile olduğundan böyle hayırlı işler için gayret gösterenlere Cenab-ı Hüda da hayırla karşılık versin!
Nil diğer bütün nehirlerin aksine, güneyden kuzeye doğru akar. Şiddetli sıcaklarda öbür nehirlerin suları azalıp kuruduğu sırada,Nîl'in suyu çoğalmaya başlar. Bu, Nîl'in birçok garip özelliklerindendir.