En Beğenilen Cadılığın Tarihi kitaplarını, en beğenilen Cadılığın Tarihi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Cadılığın Tarihi yazarlarını, en beğenilen Cadılığın Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cadı: Büyücülük ve sihirle uğraşan kadın.
Cadı: Şeytanla sözleşme imzalayıp onun emrine giren, İsa’yı inkar eden, Şeytan’ın Krallığını büyütmek isteyen, bebek yiyen, bazen de uçan kötü kadın.
Cadı ya da cadı kavramının ortaya çıkışı, anlamlandırılması, tarihsel sürecine dair fikir birliği yoktur.
Lois Martin’in bu eseri Cadı kültüne dair kısa ve
"13-17. yüzyıllar arasında tüm cadı mahkemelerinin yüzde ellisi Fransa-Almanya-İtalya arasındaki "altın üçgen"de (Strasbourg çevresindeki 300 mil yarı çaplı bir daire de denebilir) gerçekleşmiştir."
İngiltere'de on altıncı yüzyılda cadılık inançlarına karşı yükselen akılcı seslerden biri Reginald Scot'a aitti. Onun görüşleri pek çok İngiliz din adamı tarafından benimsendi. 1584'te, cadılık inancını teşhir ettiği İskoçya baskılı Cadılığın Keşfi kitabında masum kadınların sorgulanması sonucu beliren feci adaletsizliklere son verilmesi çağrısı yaptı ve Katolik Kilisesi'ni fakirlerden cadılar yaratırken zenginleri takdis etmekle suçladı.
Şeytan ve Tanrı birbirleriyle büyük yakınlık içinde konuşurlar ve "Tanrı'nın günahkarlığı ortaya çıkarması için kendi adına davranması yönünde Şeytan'a güvendiği açıktır."
İngiltere'de on altıncı yüzyılda cadılık inançlarına karşı yükselen akılcı seslerden biri Reginald Scot'a aitti. Onun görüşleri pek çok İngiliz din adamı tarafından benimsendi. 1584'te, cadılık inancını teşhir ettiği İskoçya baskılı Cadılığın Keşfi kitabında masum kadınların sorgulanması sonucu beliren feci adaletsizliklere son verilmesi çağrısı yaptı ve Katolik Kilisesi'ni fakirlerden cadılar yaratırken zenginleri takdis etmekle suçladı. Cadılık inancına yol açan bildik halk hikayelerini ve hurafeleri ayrıntılarıyla betimledi ve kendilerinin cadı olduğuna inananların akli dengesizliklerin neden olduğu illüzyonlar gördüğünü savunan Johan Weyer'i destekledi. Öte yandan gerçekten kötü niyetli olan ve insanlara zehirleyerek (doğa üstü yollarla değil) zarar verebilecek ünlü cadıları ve umutsuz ve saf kişilerden para koparan düzenbazları teşhir etti. Ancak Scot, Şeytan'ın gücünü ve cadıların büyü yeteneğini tamamıyla reddetmedi.
"1486'da basılan meşhur cadı avı el kitabı Malleııs Malefi carum, Sabbat'ı açıkça dile getirir ve "gece vakti bir kadınlar toplantısı" ile "belirlenmiş bir günde cadıların bir araya geldiği bir ayin"den söz eder. Klasik Sabbat'ın temel özelliği, geceleyin ve gizli yapılmasıdır. Cadılar Şeytan'a bağlılıklarını bildirmek için toplanırlar, İsa'yı inkar eder ve sözleşmeler yaparlar, haz dolu ve müstehcen insanlık dışı davranışlar sergilerler. Bu davranışlar içinde çocuk kurban etme, yamyamlık, gelişigüzel grup seks ve başka ahlaksız cinsellikler vardır."
Martin Luther tehdidin çok açık bir tasvirini şöyle yapmaktadır:
"Şeytanın yaşadığı ve bütün dünyaya hükmettiği inkar edilemez... Dahası, hepimiz bedenlerimizle ve sahip olduklarımızla şeytana bağlıyız ve onun prens ve tanrı olduğu bu dünyada birer yabancıyız. Bu nedenle yediğimiz ekmek, iç tiğimiz su, giydiğimiz kıyafetler, hava ve yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz ne varsa onun hükmü altındadır."
Orta Çağ'da yeşeren Şeytan kavramı, İncil'den ve mitolojiden farklı figürlerin ve metinsel referansların bir senteziydi. Bunların arasında öne çıkanlar; Eski Ahit'te Eyüb'ü, Yeni Ahit'te İsa'yı yoldan çıkarmaya çalışan iblis, kovulmuş meleklerin Lucifer adıyla bilinen ve seher yıldızıyla özdeşleştirilen asi önderi, Cennet Bahçesi'nde Havva'yı kandıran yılandı. Öte yandan Pers Zerdüşt dininin düalist ideolojisinin etkisi de vardı. Ayrıca Şeytan'ın fiziksel görünümü pagan Avrupa'nın eski tanrılarını andırıyordu.
Romalılar, ilk Hıristiyanlar'ı sürekli olarak insan kurban etmekle, yamyamlıkla ve ahlaksız cinsellikle suçlamaktaydı. Komünyon'da gerçek insan eti ve kurban edilmiş çocuk kanı kullanıldığı sanılıyordu. İkinci yüzyılda Romalılar'ın Lyon ve Viyana'da Hıristiyanlar'ı soruşturması esnasında, köleler Hıristiyan sahiplerinin, yetişkinlerin ve çocukların öldürülüp yendiği ensest ve yamyamlık ritüellerine katıldıklarını itiraf edene dek işkenceden geçirildiler. Erken dönem Hıristiyan pederlerinden bazıları aslında bu şeyleri yapanların Yahudiler ve Romalılar olduğunu iddia ederek asılsız suçlamalardan kurtulmaya çalıştı. MS 150 civarında Justin Martyr bu tür eylemlerden Hıristiyan heretikleri sorumlu tutan ilk Ortodoks Hıristiyan oldu. Ona göre, Marcion'cular gerçekten yamyamlık ve ensest uygulamaları yapıyorlardı ve Hıristiyanlık üzerindeki lekeden onlar sorumluydu. Justin Martyr, bu heretiklerin ahlaksız cinselliklerini "ışıkları söndürerek" yaşadıklarını iddia eden ilk kişi de oldu. Bu iddia sonradan cadıların Sabbat'ı için de dile getirilecekti.