''M. Valdemar, şu andaki duygularınızı ya da dileklerinizi bize iletebilir misiniz?''
Yanaklardaki yuvarlak kızartılar birden geri döndü; dil titredi, daha doğrusu ağızda sertçe çevrildi (oysa çene kemikleri ve dudaklar eskisi kadar kıpırtısızdı) ve sonunda daha önce sözünü ettiğim o iğrenç ses yükseldi:
''Tanrı aşkına! -çabuk olun! çabuk!- uyutun beni -ya da uyandırın- uyandırın beni! -çabuk ölüyüm, diyorum size!''