''.. fotoğrafçı, aynı bir akrobat gibi olasılık ve hatta olabilirlik kurallarına meydan okumalıdır; sonuçta ilginç olanın kurallarına meydan okumalıdır: bir fotoğraf niçin çekildiğini bilmediğimizde ''şaşırtıcı'' olur; kapı aralığında arkadan aydınlatılmış çıplağı, otların içinde yatan eski bir arabanın ön tarafını, limandaki bir şilebi, çayırdaki iki bankı, çiftlik evinin penceresindeki kadın poposunu, çıplak bir göbek üstündeki yumurtayı (amatörler arası bir yarışmada ödül alan fotoğraflar) çekmekte acaba hangi güdü, hangi merak vardır.? İlk dönemde fotoğraf şaşırtmak için bilineni çeker; ancak hemen sonra, tanıdık bir ters dönüşümle, fotoğrafladığı her şeyin tanıdık olduğuna hükmeder. İşte o zaman ''ne olursa olsun'', değerin bilgiç doruğu haline gelir.'' (Sayfa: 48)
*