Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Can Çekişen Küresel Güç

Jean Baudrillard

Can Çekişen Küresel Güç Gönderileri

Can Çekişen Küresel Güç kitaplarını, Can Çekişen Küresel Güç sözleri ve alıntılarını, Can Çekişen Küresel Güç yazarlarını, Can Çekişen Küresel Güç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tekniğin küresel güce özgü hegemonik özelliklere sahip olduğu bir aşamada, insan yalnızca özgürlüğünü değil, kendi hakkında düşler kurma yetisini de yitirmektedir. Bugün insan, boyun eğdiği makinelerin onun yerini alması nedeniyle, çalışma düzenine özgü işsizliğin çok ötesine geçen zihinsel ve varoluşsal bir işsizlikle karşı karşıyadır. Bu alı şılageldik anlamda teknik bir işsizlik değildir, çünkü bu makinelerin bozulmasıyla ilgili bir konu değil, tam tersine makinelerin böylesine kusursuz olmaları nedeniyle soyu sürdürmenin bile otomatikleştiği bir dünyada yaşamın anlamsızlaşması ve bir işe yaramamasıyla ilgili bir konudur. Bundan böyle başına neler geleceğini tahmin bile edemeyecek durumdaki işe yaramaz insanın ortadan kaybolmadan önce yaşayacağı son evre budur. Aslında bu tıpkı artık farkına bile varmadan boyutlarını içselleştirdiğimiz zaman ve mekân gibi doğal bir kanıta dönüşen bütünsel (dünya ölçeğindeki) bir teknik gerçekliğin başlangıç dönemi olarak adlandırılabilir.
Dünya giderek küresel bir görünüm kazandıkça ayrımcılık da giderek daha vahşi bir görünüm sergiliyor...Dünya küreselleştikçe ayrımcılik uygulaması da bir o kadar sertleşecektir.
Reklam
Başına neler geleceğini bile tahmin edemeyecek durumdaki işe yaramaz insanın ortadan kaybolmadan önce yaşayacağı son evre budur. Tekniğin ulaştığı kusursuz otomatizasyon aşaması -kendi farkında olmasa da- insanın devre dışı bırakılmasıdır. Tekniğin küresel güce özgü hegemonik özelliklere sahip olduğu aşamada insan, yalnızca özgürlüğünü değil, kendi hakkında düşler kurma yetisini de kaybetmektedir. Bugün insan, boyun eğdiği makinelerin onun yerini alması sebebiyle çalışma düzenine özgü işsizliğin çok ötesine geçen zihinsel ve varoluşsal bir işsizlikle karşı karşıyadır. Bu alışılageldik manada teknik bir işsizlik değil çünkü bu makinelerin bozulması ile ilgili bir konu değil. Tam tersine makinelerin böylesine kusursuz olmaları nedeniyle soyu sürdürmenin bile otomatikleşeceği bir dünyada yaşamanın anlamsızlaşması ve bir işe yaramaması ile ilgili bir konudur.
Batı'nın potlaçı (değiş-tokuşu) onur kırıcılık, utanmazlık, müstehcenlik ve diğer tüm değerlerin tasfiyesinden ibaret bir şeye benziyor. Başka bir deyişle insani ya da kültürel tüm değerlerin bilinçli olarak kurban edilmesine benziyor. Her gün bu yönde daha da ileri gidiyor meydan okumanın dozunu artırıyor. Bizim hakikat anlayışımız, ortaya çıkarma-sergileme,değersizleştirme, indirgeyici çözümlemeden yana olmuştur. Bu teşhir etme, itiraf etme ve tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermeye özgü hakikat anlayışı olduğundan kutsallığı yitirilmemiş, nesneleştirilmemiş, "aura"sı bozulmamış, herkese gösterilmemiş hiç bir şey hakikat olarak değer görmez.
Sermaye Değerin hem bütün dünyaya yayılması hem de tasfıyesi anlamına geliyor. İktidar bundan böyle temsilî sistemin en kusursuz biçimine sahip, zira kendinden başka temsil ettiği bir şey yok. Sistem, hem Gerçeğin bütünsel versiyonu hem de Sanallık tarafından tasfıye edilmiş halidir. Hegemonya işte böyle bir biçime sahiptir.
BNP’nin [bir banka] 1970’li yıllardaki: “Beni paranız ilgilendiriyor!” adlı hâlâ hatırlarda olan o ünlü reklamı sermayenin iğrençliğini her türlü eleştirel çözümlemeden daha güzel bir şekilde özetliyordu. Bu reklam ve tüm diğer banka mekanizmaları uzun bir süre önce ifşa edilmelerine karşın bu reklamı bir olay ve skandala dönüştüren şey formülün bizzat bankacının, hakikatin ise bizzat Kötülüğün ağzından çıkmasıdır. Hakikati bir ifşa biçiminde ortaya koyan şey eleştirel çözümleme değil, yüzde yüz bir dokunulmazlık zırhına sahip olan ve herkesin ' gözleri önünde “suç işleyen” egemen güçtür. Benzer türdeki son bir açıklama da TF1 [televizyon kanalı] Genel Müdürü Patrick Le Lay’den geldi: “Gerçekçi olalım, televizyon kanalında çalışmak demek Coca Cola’nın ürününü satmasma yardımcı olmak demektir. Bir reklam tarafından sunulan mesajın algılanması için televizyon izleyicisinin beyninin bu işe uygun olması gerekir. Yaptığımız yayınların amacı iki reklam arasında seyirciyi hazır hale, yani bu işe uygun hale getirmek, onu eğlendirmektir. Biz Coca Cola’ya uygun insan beynine ait zamanı satıyoruz... Bu uygun zamanın elde edilmesinden daha güç bir iş olamaz.” Bu akıl almaz açıklamanın içerdiği profesyonel hayasızlığı bu hayasızlığı pek çok başkasıyla paylaşmaktadır. Bu konuda Post: Telécom'un sloganı örnek olarak verilebilir: “Paranın cinsiyetı olmayabilir, ancak bu durum onun çoğalmasını engellememelıdir”) takdir etmek gerekir. Bu açıklama gene aynı nedenden dolayı açıkça suçlanabilir ki, tüm sağduyulu insanlar zaten böyle yaptılar.
Reklam
. Bir kültürün türettiği “kendi kendini yok etme” (cannibaliser=kendi kendini yiyip yutma anlamında) terimini daha somut bir örnekle açıklamak gerekirse bir arabayı “yiyip yutmak” onu parçalayıp yedek parça olarak kullanmak demektir. Bir kültürü “yiyip yutmaksa” bizim yaptığımız gibi onun değerlerini bir arabayı parçalarcasına parçalayıp kullanmak, dolayısıyla tüm sistemi kullanılamaz hale getirmek demektir.
"VİRÜS zihinsel bir şeydir. Böylesine hızla yayılması zihinsel bağışıklık sistemlerinin uzun süre önce çökmüş olmasına işarettir. Bir panik ortamı ancak böylesi bir zihinsel tasfiye işleminin ardından gerçekleşebilir ki tüm dünyayı saran enformatik (haberleşme) sistem, anında yayın yapabilen ve anında iletişim kurabilen ağ sistemleri bunun parçasıdır. Virüse karşı tüm akılcı, koruyucu, korunmacı tedbirler aşırılıkları nedeniyle tam tersi işlev görmektedirler. Bizzat güvenlik önlemleri bir terör eylemine dönüşmektedir.
Güvenlik "zararsız terör" adı altında yavaş yavaş yerleşerek tüm Batılı değerler siteminin yani özgürlük, demokrasi, insan haklarının altını oymaktadır.
Hollywood filmlerinin teröristlerin düşgücünü doğrudan etkiledikleri sorusu çok tartışıldı. Bu tartışmalarda teröristlere modern tekniklerin (uçaklar vb.) yanısıra esin kaynağı ve senaryolar sunduğumuz söyleniyor. Sanki biz bunları sunmazsak onlar kendiliklerinden düşünemeyeceklermiş gibi. Bununla birlikte bir anlamda onlara çok zekice denilebilecek bir şekilde yardımcı olduk. Bunu başka bir şekilde ifade etmek gerekirse onlara sahip olduğumuz terörist özellikler taşıyan düşgücümüzü, teröre yatkınlığımızı, korku karşısında büyülenme özelliğimizi, felaket düşüncesinin yol açtığı tedirgin olma arzusu yaratma ve bu saplantıyı çektiğimiz tüm söylevlerde güncelleştirme biçimimizi sunduk. Tehdidin varlığını olay gerçekleşmeden hissedebiliyor ve böylelikle terörizmi kendi kendini önceden haber veren bir sürece dönüştürüyoruz. Öylesine ki, simüle edilen ya da hayalî bir saldırı (2005 yılı Temmuzu’nda Londra’da yaşanan olay gibi), hattâ bir kaza ya da anlamsız bir baskı süreci (Bush ve New York metrosu) fiilen terör üretimine yol açıyor.
242 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.