Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Can Sıkıntısının Eğlenceli Tarihi

Peter Toohey

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Can sıkıntısının tanımı şuna benzer bir şey olabilir: Kaçınılmaz ve tatsız bir biçimde öngörülebilir durumların yarattığı rahatsızlık ve hapsedilmişlik; sonuç olarak kişinin çevresinden ve zamanın doğal akışından uzak kaldığı duygusudur. Ama bu tanım fazlaca külfetli oldu. İyi bir tanımın özelliklerinden bir de kolayca hatırlanmasıdır. O zaman tekrar deneyelim : Can sıkıntısı, geçici kaçınılmaz durumların ve öngörülebilir koşulların yarattığı, sosyal nitelikli, hafif tiksinti duygusudur.
Sayfa 40 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Can sıkıntısı özellikle insanı hapseden boğucu evlerde ürer. Okuduğum tüm yazarlar arasında can sıkıntısından en çok bahseden, 19. yüzyıl Rusyası’nın büyük oyun ve kısa hikâye yazarı Anton Çehov’dur. (belki, bir hekim olarak insan vücudunda neler olduğuyla diğerlerinden daha fazla ilgileniyordu) ve oyunları boğucu kır evleriyle doludur. Vanda Dayı (1900) Çehov’un birçok oyunu ve hikâyesi gibi can sıkıntısı teması üzerine inşa edilmiştir. Genç, güzel ve beceriksiz Yelena duygularını ilan eder: “Sıkıntıdan ölüyorum… Ne yapacağımı bilmiyorum.” Yelena oyundaki birçok karakterin hislerine tercüman olmuştur. 19. yüzyıl Rusyası’nın taşrada geçen uzun kışlarında, hep aynı yüzlerle, yuvarlak masada yenen akşam yemekleri ayrıcalıklı sınıfa ağır geliyor olmalıydı. Sıkışmışlık ve tekdüzelik bu tür can sıkıntısının nedenleridir. Böylesi durumlar önemsizdir ve çoğunlukla uzun sürmez; nihayetinde kaçıp gitmek çaredir. Yelena ve ihtiyar kocası Profesör Serebryakov da köyden kaçıp kasabaya giderler.
Sayfa 17 - Doğan KitapKitabı okudu
Can sıkıntısı öfkeye ve hatta manik davranışa ya da depresyona neden olmaz; can sıkıntısı uzun süreler hapsolmakla, yalnızlıkla ve duyusal mahrumiyetle başlayabilen duygusal süreç zincirinin sadece bir halkasıdır. Can sıkıntısı, bir önceki bölümde tartıştığım gibi, bu duygusal durumlara eşlik eder. Bunlara sebep olmaz. Sıralı olarak öfke ve depresyonu kapsayan bir sürecin birinci unsurunu temsil edebilir.
William Ian Miller “The Anatomy of Disgust” [Tiksintinin Anatomisi] başlıklı kitabında tereddütle şunları söyler: “Can sıkıntısı… tiksintinin daha hafifletilmiş haline verdiğimiz addır. Can sıkıntısının tiksintiyle, sinirin öfkeyle olduğuna benzer bir ilişkisi vardır.”
Sayfa 20 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Can sıkıntısı her zaman hoş görülebilir bir duygu olmasa da, yaratıcılıkla bir bağı hep mevcut olmuştur. Bu konuda bol miktarda klişe bulunur. Sir Arthur Conan Doyle’ın Sherlock Holmes’ünün zeki bilimsel çıkarımları, bezginlik ve can sıkıntısından ileri gelmektedir. Dedektif uyuşturucu kullanarak bıkkınlığından -diğer tüm dopamin seviyesi düşük insanlar gibi- kaçmaya çalışmaktadır. Conan Doyle can sıkıntısının ya da bulduğu çarenin, Holmes’ün yüksek zekasını zerre kadar etkilediğini düşünmüyordu. Büyük şair Joseph Brodsky kendi ısrarlı can sıkıntısının değeri hakkında şöyle büyük iddialarda bulunur: “Can sıkıntısı tarafından saldırıya uğradığınızda kendinizi onun tarafından ezilmeye bırakın; tamamen içine dalın, dibe vurun. Genellikle hoş olmayan her şey için bu kural geçerlidir: Dibe ne kadar hızlı vurursanız, yüzeye o kadar hızlı çıkarsınız.”
Sayfa 148 - Doğan KitapKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.