Çanakkale’de her şey tartışılabilir. Taktikler, kıyımlar, sebepler, süreçler... Her şey. Orada tartışılamayacak olan, Türk askeridir. Efsanenin de destanların da tek sahibi olduğunu Çanakkale’de göstermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti varlığını I. Dünya Savaşı cephelerinde şehit olmuş yüz binlerce mübarek evlâdına borçludur, gücünü de halen Libya’daki, Yemen’deki, Galiçya’daki şehitlerinden almaktadır.
ABD’nin İstanbul Büyükelçisi Henry Morqenthau şöyle diyordu: “200 yıldan beri zaferden zafere koşan, dünyanın tek yenilmez gücü olan İngiliz Donanması’na karşı Çanakkale’deki üç-beş topun galip gelmesi nasıl umut edilebilirdi?”
Karısı Fatma Hanım’ın Balkan Harbi’ni kastederek “Haydi, alnındaki lekeyi temizle.” dediği Üsteğmen Sait’in, göğsüne kefen konularak askere yolcu edilen Ali’nin, annesinin “Vatana kurbanlık koçumsun.” diyerek saçını kınaladığı Hasan’ın yanına geliyorlardı...
Türk birliklerindeki gayrimüslim askerlerin düşman saflarına geçmesi, Müslümanlarla savaştırıldığını anlayan bazı Senegalli Müslüman askerlerin kuvvetlerimize teslim olmak istemesi Kumkale’nin unutulmaz hatıralarındandır.