Jean Paul Sartre'den harikulade bir yapıt. Bu oyun harika bir eleştiri olmuş politika adına. İçerik daha çok ihtilal yapan devrimcilerin yerine yeni devrim yapan bir yönetici sınıfını konu alıyor. Mevcut yönetici, yeni gelecek olan kişilerin sadece var olan sistemi tekrar devam ettireceğine inanıyor ve haliyle değişimin siyasette değilde, kişilerde olduğunu söylüyor. Böylece yerinde sayan bir çark sistemine şahit oluyoruz. Akıcı ve arı bir dili var yapıtın. Tavsiye ediyorum okuyunuz. Duacım olursunuz.
“evet, ellerim kana bulandı ama senin ellerinin kana bulanmasını önledim. her şeyi üstlendim. ben de ellerimin temiz kalmasını istemez miydim sanıyorsun?”
Not: Spoiler vardır.
Sartre, “Siyaset Çarkı” adlı tiyatrosunda bir devrim eleştirisini işler. Kitaptaki olay şöyledir: Küçük bir ülkede, devrimle başa geçmiş bir başkan vardır. Ama bu başkan, devrimin gereklerini yerine getirmediği için ona karşı yeni bir devrim yapılır. Tutuklanan başkan, ifadesinin son bölümlerinde ihtilallerin sadece kişileri değiştirdiğini, siyaseti değiştirmediğini vurgular. Kendisini yargılamakta olan devrimcilerin, kendisinin önceki başkana yaptığından daha farklı bir şey yapamayacağını, şartların onlara fırsat vermeyeceğini söyler. Neticede devrimcilerin yargıladığı eski başkanın söylediği doğru çıkar, devrimciler devrimin ilkelerine uymak yerine siyaset çarkının işleyişine uyar. Böylece yeni bir devrimin şartları oluşmaya başlar.
Sartre’ın bize anlatmaya çalıştığı şudur: devrim olur, devrimi yöneten kişiler devrimi kurtarmaya çalışır, kurtaramadıklarını görünce yeni devrimi engellemek için halka daha çok baskı uygular. Sonunda yine devrim olur, yine aynı siyaset çarkı döner. Devrim siyaseti değiştirmek için yapılır ama her seferinde siyasetin çarkına uyar. Siyaset değişmez, devrim ve devrimciler değişir. Meşhur sözdür: “Her devrim, önce kendi evlatlarını yer.”
"Evet, ben de mücadele etmek isterim ama, kendi tarzımda. Ben eylem adamı değilim. Sadece bir yazarım. Kalemimle mücadele ederim ben... Kuvvete karşı..."